ʀᴇᴠᴇɴɢᴇ

100 13 219
                                    

Her gece olduğu gibi, Baji'yi bu gece de uyku tutmamıştı. Elindeki bir bardak suyla odasına döndüğünde kıvrılıp uyuyan sevgilisinin yanına yavaşça oturdu.

Bu uyuyamadığı kaçıncı geceydi bilemiyordu. Bildiği tek şey artık düzenli bir şekilde uyuyamadığıydı.

Annesi yardım alması gerektiğini söylese de gülümseyerek ihtiyacı olmadığını söyler ve annesini vazgeçtirirdi.

Bundan kurtulmak istemiyordu. Uyuyamamasını, yaptığı seçimin ona verdiği bir ceza olarak görüyordu.

Suyunu içtikten sonra yanındaki sehpaya koyarak arkasına yaslandı. Eli, yanındaki oğlanın saçlarına kaydı. Chifuyu'nun sıcaklığını hissettiği her an tanrıya şükrediyordu. Chifuyu'nun hâlâ yaşadığını, yanında olduğunu bilmesi onu rahatlatıyordu.

Bu düşüncelerle yüzünde hafif bir gülümseme oluşmuştu Baji'nin. Gencin yanına eğilerek yanağını nazikçe öptü ve yataktan kalkarak tekrar mutfağa yöneldi. Zaten uyuyabileceğini düşünmüyordu. Bu yüzden uyanık kalmak için kendisine kahve yapacaktı.

Fakat mutfağa ilerlerken odasından çıkan annesiyle karşılaştı. Kadın, oğlanı karşısında görünce afalladı ve uykulu sesiyle konuştu.

"Canım... ne işin var bu saatte ayakta?" diye sordu gözünü ovuşturarak. Baji mutfağa gitmeye karar verdiği için kendine sövüyordu. Şimdi annesi yine uyuyamadığını anlayıp endişelenecekti.

"Pek... uyku tutmadı." dedi yüz ifadesini tutabildiği kadar olumlu tutmaya çalışarak. Kadın ise oğlunu süzüyordu. Her zamanki endişesiyle.

Oğlan, annesinin yüzündeki üzgün ifadeyi görünce dudaklarını birbirine bastırdı. Kadın da yıpranmıştı onun kadar. 1 yıl boyunca oğlu için endişelenmekten yeme içmeden kesilmişti, zayıflamıştı gitgide.

"Anne... iyiyim ben lütfen... yapma bunu." dedi zorlanarak. Söylemesi kolay olmalıydı. Ama annesinin gözlerini dolu görmeye dayanamıyordu.

Kadın da oğlunu üzmek istemiyordu tabii. Gözlerindeki yaşları hızlıca silerek burnunu çekti.

"Üzgünüm... sadece tutamadım kendimi. Seni böyle görmeye dayanamıyorum oğlum..." dedi kadın iki eliyle yüzünü kapatarak. Oğlan kadını böyle görmeye dayanamamıştı. Yavaşça ona yaklaştı. Upuzun vücuduyla küçücük kalan kadını kavradı ardından.

"Özür dilerim... gerçekten özür dilerim." annesinin üzüldüğünü biliyordu. Çok, çok üzülüyordu. Ama yardım almayacaktı. Bunu ikisi de biliyordu. Bu yüzden özür diliyordu.

Bir süre ikisi birbirlerine sarıldılar. Uzun zamandır böyle değillerdi ve şuan birbirlerini iyileştiriyorlardı. Tek yaptıkları şey sarılmak olsa da.

"Sen neden uyanıksın?" dedi oğlu yavaş yavaş birbirlerini bırakırken. Kadın hafifçe gülümsedi.

"Şirketi ben açacağım bugün. Saat 6 gibi. Önemli ziyaretçilerimiz olacak." dedi. Baji, annesinin kendisini bu kadar yormasını sevmiyordu. Ama yine de hiçbir şey söyleyemiyor, söyleyese bile annesi iyi olduğunu söyleyip konuyu kapatıyordu.

"Dikkatli ol çok yorma kendini..." diyebildi sadece. Kadın da başını onaylarcasına salladı.

"Olurum." dedi kadın hafifçe gülümseyerek. Daha sonra ikisi beraber mutfağa geçtiler.

"Kahve alacaktım ben istiyorsan sana da yapayım bir bardak." dedi kahveye uzanırken. Annesi de masaya oturdu ve onayladı.

Kahvenin olmasını beklerken derin bir sessizlik vardı mutfakta. Uzun zamandır böyle yalnız kalmamışlardı. Ve bu da uzun zamandır birbirleriyle konuşmadılar demekti.

ᴅᴇᴀᴅʟʏ ᴋɪꜱꜱ / ᴮᵃʲⁱᶠᵘʸᵘ ᴬⁿᵍˢᵗ // 𝐒𝟐Onde histórias criam vida. Descubra agora