4

330 60 58
                                    

"S-sen ölmüştün. Öldüğüne emindim." Geriye doğru sürünerek kendini ondan uzaklaştırmaya çalıştı Bang Chan. Korkuyordu, aylar sonra ilk kez korktuğunu iliklerine kadar hissediyordu.

Karşısındaki bedenin gözlerindeki dehşet ifadesinin sebebinin kendisi olduğunu bilmek Seungmin'in içinin burkulmasına neden oldu. Acımasızca öldürülmüştü ve şimdi de göründüğü her insan ona bir canavarmış gibi bakacaktı. Gözleri dolarken "Korkma benden." diye mırıldandı. Öncesinde de çok mükemmel bir hayatı yoktu ancak son bir haftası onu fazla yıpratmıştı.

Ayakta duran bedenin çaresiz ses tonu ve yaş biriken gözleri Chan'ı şaşırttı. Karşısındaki her neyse sandığı kadar güçlü değildi anlaşılan. Sürünerek gözüne kestirdiği silahına doğru ilerlemeye çalıştı. Hâlâ bir kabusun içinde olduğuna dair şüpheler vardı aklında.

Genç adamın silahı almasını ve tekrar üstüne doğrultmasını boş bakışlarla izledi Seungmin. Cesedini gördüğü biri aniden karşısına çıksa ve konuşmaya çalışsa o korkudan bayılırdı ancak komiserin soğukkanlı durmaya çalışmasından etkilenmişti. Mesleğine yakışır biri olduğunu düşündü. "İstersen vur beni, duvarında bir mermi izi çıkar. Rüya olduğunu düşünüyorsan da kendini vur. Bakalım uyanacak mısın yoksa benim gibi bir ölü mü olacaksın?"

"Ah!" İsyan ediyormuş gibi bağırırken bir işe yaramayacağını anladığı silahını tekrar yere bırakmış, güçlü durmaya çalışarak ayağa kalkmıştı Bang Chan. "Uyuya kalmadığıma eminim. O dosyayı incelerken bir an bile gözümü kırpmadım... Tanrı aşkına! Nesin sen?"

Daha fazla ayakta dikilmek istemediği için az önce komiserin kalktığı koltuğa bacak bacak üstüne atarak oturdu Seungmin. Öne doğru eğildi, elini çenesine koydu ve düşünür gibi yaptı. "Hmm... Ölü bir ruh diyebilirsin. Korkutucu olmayan hayalet diyebilirsin. Ya da katilinden intikam almaya çalışan bir kurban da olur."

"Gerçeksin sen, rüya görmüyorum." diye adeta fısıldarcasına konuştu Chan. Her şeyi yeni yeni idrak ediyor gibiydi. Elini tereddütle karşısındaki gencin yüzüne uzattı, öldüğü anlarda kesik ve morluklarla kaplı olmasına rağmen şimdi tek bir çizik bile yoktu. Ona inanmasını, korkudan kurtulmasını istediği için geri çekilmedi ve yanağına uzanan parmakların ona dokunmasına izin verdi Seungmin.

Temas ettiği tenin soğukluğu içini ürpertirken titreyen elini geri çekti, ayakta durmak ona güç geliyormuşcasına koltuğun önündeki yer masasının yanına çöktü. "Nasıl oluyor bu?"

"Beni öldüren kişiyi bulmak ve ondan intikam almak için sadece bir ayım var." dedi Seungmin. Komiserin artık aklını kaçırdığını ya da rüya gördüğünü düşünmeden ona inanmaya başlaması içini rahatlatmıştı. "Sonra ruhum huzura kavuşabilecek."

"Bu davadan sorumlu kişi ben olduğum için mi buraya geldin?" Cümlesinin sonuna doğru gülmüş, gözlerinden garip bir parıltı geçmişti.

Aynı şekilde gülümsedi Seungmin. "Bana nasıl bu kadar çabuk inanabildin? Delirmediğine ya da kabus görmediğine emin misin?"

Bakışlarındaki korku kırıntıları yerini korurken hafifçe omuz silkti Bang Chan. "Belki de davalarına çok takmış bir komiser olduğum için hayal görüyorumdur ama hiç de öyle hissettirmiyorsun. Karşımdasın, konuşuyorsun. Dünya içinde sadece insanların yaşayamayacağı kadar büyük."

"Komiser olmana şaşırmamalı, zekisin. Peki bana yardım edecek misin?"

"Benim görevim bu." Genç adam ayağa kalktı, etrafa kısa bir bakış atıp kıvırcık saçlarını karıştırdıktan sonra tekrar ölü ruha döndü. Kendini toparlayabilmiş, korkusunu kontrol altına almaya başlamış gibi görünüyordu. "Birbirimize çok yararımız dokunacağına emin olabilirsin."

Born To Die || ChanMinWhere stories live. Discover now