3

55.7K 2.9K 1.2K
                                    


"Ne yapacağız, abi?" diye fısıldadım abime doğru. Saçma sapan özel bir hastaneye gelmiş, Dinçsoyların kızlarının gelmesini bekliyorduk. O sırada ben tabii ki stresten kendimi kemirecek duruma gelmiştim. Hayatım boyunca zor anlarım olmuştu, bu zor anları boşuna yaşamış olma ihtimalim canımı sıkıyordu. Bundan dolayı, Dinçsoyların çocuğu olma düşüncem bile midemin bulanmasına neden oluyordu.

Ellerim heyecandan dolayı terlerken, avunçlarımı kargo pantolonumun üzerinde sildim. Hissettiğim eriklerle dudaklarım hafif kıvrılır gibi oldu ama gülmedim. Dinçsoy bebeleri beni izlerken en ufak jest, mimikten bile kaçınıyordum. Eriği yavaşça, abime göstermeden çıkardım. Eriği çıkarmamla abimin bana bakması bir olurken, hızla ağzıma attım yeşil taş gibi eriği. Oh oh afied.

"Selin, inanamıyorum sana be, kızım." dedi, gülümseyerek. Aynı şekilde gülümsemiş, elimi kaslarının üstüne atıp iki defa vurmuştum. 

"Sen demedin mi aslanım, ne bulursan ye diye? E cebimde eriklerim varken napim ben, nasıl rahat durayım he, sen söyle?" dedim ben de onun daha fazla gülmesi için.

Gülmesini beklerken kaşları çatıldı ve kolunu boynuma doladı. Boynuma dola abii! Saka saka o kadar değil herhalde. "Ne dedin ne dedin? Tekrar söyle."

"Ne dedim, cebimde eriklerim va-" deyip devam edecekken durdurmuştu beni.

"Ondan önce, Selin." 

"Ay ne demişim abi yine ya! Sal boynumu sal!" dedim, kollarını boynumdan ayırmaya çalışırken. O sırada gözlerim bir anlığına Dinçsoylara çarpmıştı. Çarpmaz olaydı. Karşımızdaki hastane koltuklarına sırayla oturmuş, dik dik bizi izliyorlardı. Kurabiye var simit var abe ne bakisen? Deme isteğimi bastırarak abime döndüm ve yaşam mücadelesi vermeye devam ettim.

"Abiye aslanım denir mi Selin? Denmez." 

"Madem soru soruyorsun niye kendin cevap veriyorsun aslanım? Sen giderken biz dönüş yolunda sigara molasındaydık." Söylediğim şeyler onu daha bi körüklerken bu defa saçımı dağıtmaya başlamıştı. He yani ne oldu şimdi, kızacak mıyım sana? Allah vergisi dağıldı zaten kuduz Pamuk'un önünde koşarken. 

"Evet, burada bulunma amacınız; DNA testi yaptırmak. İki aileden de baba ve kızlarını alabilir miyiz kan almak için lütfen." Doktor bey, içeri adımını attığı gibi sadede gelmişti. Oh oh en sevdiğim. Uzatmıyor. Ancak burada bir şey eksik; sayın levent gö- şaka şaka babamlar yok.

Abim henüz babamların gelmediğini söylemek için ağzını açmıştı ki telaşla içeri giren anne ve babama çevrildi tüm bakışlar. Annem hızla gelmiş ve yüzümü avuçlarının arasına almıştı.

Gözleri üzerimde fıldır fıldır gezerken nefes nefeseydi. Derin bir nefes aldı. "Kızım, iyi misin? Abin hastaneye gelin dedi, canımızdan can gitti bir şey oldu diye." dedi, annem. Fiziksel açıdan bir zarara uğramadığımı anlayıp geri çekileceği sırada babam anneme kalçasını vurarak yana itmişti.

"Güzel kızım, bak bir şeyin yok eminsin değil mi?" henüz cevap bile vermemişken ardı ardına sorularını sıralıyorlardı.

 "Kızınız ve siz DNA testi için buradasınız. Dinçsoylar, hastanemize çocukların karıştığı gerekçesiyle başvurdu ve ne kadar ısrar etsek de ikna edemedik. Şimdi de DNA testi yapacağız. " Doktorun sözlerini bitirmesiyle ortam sanki buz kesmişti. Annem hızla hastane koltuklarına çökerken gözleri, yeni gelmiş olan kızın -muhtemelen Dinçsoyların kızıydı- üzerindeydi.

Babam bulunduğu yerde donarken ellerinin titremesi gözümden kaçmamıştı. Sahi ya, babamın ellerinin titrediğini en son ne zaman görmüştüm? Edalarla birlikte uyuşturucudan dolayı içeri atıldığımızdaydı galiba.

Aşiret PaketWhere stories live. Discover now