29

30K 1.8K 1.1K
                                    

Bölüm şarkıları: 

Bekle dedi gitti- Kaan Tangöze

Uyursam geçer mi- Eskitilmiş Yaz

Bu arada Musa için seçtiğimiz karakter geçerliliğini yitirdi ve her türlü model önerisine açığız ancak kara gözlü kara kaşlı ve sert çehreli biri olmalı.

Şu yapay zeka ile yapılmış muhtemelen ama biraz da olsa 'Musa olabilir sanki' diyoruz.

İyi okumalar.

<>

"Ananı sikeyto, beynimi hissetmiyore." dedim kendi etrafımda Ay'ın Dünya'nın etrafında attığı tam turlardan birkaçını tamamlarken. Pano ile öpüşmemin üzerinden yaklaşık iki dakika geçmişti. First kissimizin iğrenç, bordo bir panoya gitmiş olması beni ne kadar üzse de, beyin sarsıntısı geçirdiğim için pek taktığım bir şey değildi bu.

Yiğit'e döndüm ve yerdeki panodan gözlerimi zorlukla çekerek, merdiven korkuluklarına sallana sallana tutundum. Geri zekalı yerde, bağdaş kurarak oturmuştu. Sarhoş gibi bir parmağımı sallanarak ona doğru salladım. "Oturduğun yerde seni havada tutup düşmeni engelleyen vektörel, trigonometrik açıların cosinüsünün birim çemberindeki bir sayısının amına koymakla birlikte, omurilik soğanında dengeyi sağlamanı sağlamaya çalışan soğancığın kök hücresini sikeyim adından haberi bile olmayan Yiğit ile alakası olmayan ibne Yiğit!"

Gökçe yüksek bir kahkaha patlattı. "O neydi lan! Ben hayatımda böyle küfür duymadım!" demiş ve gülmesine devam etmişti. Benden aldığı bakışlar karşısında çok geçmeden susması gerektiğini anlamıştı.

Dengemi zorlukla sağlarken, sesi çıkmayan Yiğit'in uzattığı elini kavradım ve onu kaldırdım. "Ne yapacağız?" diye sordu.

Güldüm. "Beyinsiz varlık! Panoyu takmaya çalışacağız oğlum ne yapacağız?" dedim ve elinden tutup onu panoya- pardon, eskiden panonun asılı olduğu yere sürükledim. Ben ve Gökçe birlikte panoyu kaldırırken, ben Yiğit'in sırtına çıkmış ve Gökçe'nin yardımıyla da yerine asmaya çalışıyordum. Kaldıramayacağımı anlayınca derin bir hoşşiktir çektim ve altımda can çekişen Yiğit'e döndüm. "Sıçtık."

"Hassiktir! Külyutmaz geliyor amına kaç lan kaç!" Yiğit'in beni sırtında unutup kaçmaya çalışmasıyla ağzımdan küçük bir çığlık kaçmıştı çünkü 'gel gel' yapan balonlar gibi vücudum geriye doğru sallanmıştı. Tehlikeyi atlatıp yere düzgünce inince koşarken Yiğit'e döndüm ve fısıldadım. "Allah belanı vermesin Yiğit!"

<>

Kaçmış, okulun spor salonunda milleti kanalize etmeye çalışıyorduk. Verdiğimiz kararlar sonucunda milletin üstüne suçu yıkmaya karar vermiştik. Üçümüz de farklı yerlerde bulunup, farklı insanlara ' Mahmut Hoca seni çağırıyormuş, Ayşe söyledi." tarzında cümleler kurup, milleti başka taraflara yönlendiriyorduk.

Son bir kişiyi de kanalize ettikten sonra koşa koşa sınıfa çıktım. Gökçe ve Yiğit de buradaydı. Güldüm ve yayılarak Yiğit'in yanına yerleştim. "Naber lan kancıklar?"

Yiğit göz devirdi. "Hallettin mi?" diye sordu. Kafamı salladım. "Ablan star bebeyyim! Ne diyor Mutluga prens? Bebeğim ve beyin karışımı." güldüm kendi kendime. 

Öğle aramızın yaklaşık yirmi dakikası dolmuştu ki, aşağıdan gelen yüksek seslerle gözlerim kocaman açıldı. Aynı durum Gökçe ve Yiğit'te de mevcuttu. "Koşun!" diye bağırdı Gökçe.

<>

"Ya bizimle ne alakası var! Onlar çağırdıkları için söyledik biz de, sanki kafamızdan uydurduk!" yalan! Kafamızdan uydurduk.

Aşiret PaketWhere stories live. Discover now