12. Bölüm TEHLİKELİ ÇEKİM

17.7K 761 203
                                    

Barkın'ın boynuna gömdüğüm kafamı kaldırmadım. Kafamı kaldırırsam Gökay'ın yapacağı şeyleri tahmin edebiliyordum.

Avlanmaya giderken avlanmıştım. Artık bir çıkış yolum yoktu, bundan emindim. Bu yanlışa baştan dur demeliydim ama yapamadım. Şimdide sonuçlarına katlanacaktım.

"Gökay" beni kendime getiren Barkın'ın sesi olmuştu. Gökaya karşılık verdi o da.

"Burada ne işin var senin ?" soruyu soran Gökaydı. Asıl senin ne işin var ? Kendine sormalıydı bu soruyu.

"Görmüyor musun ? Eğleniyorum." diye yanıt verdi Barkın. Umarım beni eğlence olarak görmüyordur, yoksa ona asıl eğlenceyi gösterirdim.

"Sen sadık adamsındır. Ne işin olur buralarda ? Anlaşmayı baştan kaybettin galiba ?" dediğinde refleks olarak kafamı kaldıracaktım ki Barkın elini kafama koyup geri boynuna gömdü.

"Birlikte olmadığım sürece sorun yok." bunlar neyden bahsediyordu ?

"Ya öyledir kesin. Sana söylemek isterim ki benim olan benimdir. Bunu asla değiştiremezsin." Gökay bu cümleleri kurduğu gibi Barkın sinsi bir şekilde güldü, hatta gülme değildi bu kahkaha atıyordu.

"Eminim öyledir." dedi Barkın, gülmeyi keserek.

Bunların derdi neydi ? Bir konu vardı ve bunu Barkından öğrenmeliydim. Yoksa içimde kalacaktı.

"İyi eğlenceler o zaman sana Barkın." bir dakika Gökay beni görmemiş miydi ?

"Sanada iyi eğlenceler! Umarım karını evde bekletmiyorsundur." şimdi gereksiz yere neden konuyu uzatıyordu ki Barkın. Kafamı bir kaldırabilsem neler söyleyecektim de.

"Merak etme, alışık o." dediğinde bu sefer göreceğimi değil duyacağımı almıştım. Kendi ağzıyla bile itiraf etmişti resmen. Daha fazla beklemeden kafamı kaldırdım.

"Ne saçmalıyorsunuz siz!" Gökay'ın gittiğinden emin bile olmadan bağırmıştım.

"Sakin ol, kocanla her zaman ki hallerim." bir eli hâlen pantolonumun içindeydi, belimde duran elini ise saçlarıma çıkardı. Gözümün önüne gelen saç tutamını parmaklarının arasına aldı. Daha sonra kendi oturuşunu düzelterek kulağıma doğru eğildi.

"Bana geçelim mi ?" Gökay'ın gelişiyle bulunduğumuz konumu tamamen unutmuştum.

"Eve gitmek istiyorum." derin bir nefes alarak söyledim. Bu aralar çok oksijen almalıydım. Bu adam nefesimi kesiyordu.

Barkın saç diplerime burnunu değdirerek iç çekti. "Ne yani bu kokuna bugün sahip olamayacak mıyım ?"

Kalp ritmim saymayacağım kadar hızlı atıyordu, bu haldeyken ona doğru bir cevap veremezdim. Fakat bir şekilde o cesareti bulup ona döndüm.

"Sadece gitmek istiyorum." diyebildim. Ona doğru dönmüştüm bu sebepten göz göze gelmemizi mümkün hâle getirmiştim. O da bunu fırsata çevirerek gözlerini göz narelerime odakladı.

Onun gözleri bir okyanustu, dibi olmayan bir okyanus. Ben ise o okyanusta batmaya müsait bir gemiydim. Her an batabilirdim.

"Kalman için ne yapmam gerekiyor ? İzel." dolgun dudaklarının arasından fısıldar gibi sadece gözlerime konuştu sanki.

Kalmam için bir şey yapmasına gerek yoktu. Ben kalmak istemiyordum, bugün için fazlasıyla doymuştum.

Barkına cevap vermek yerine öylece gözlerine baktım. Onun bu masum dolu masmavi gözleri beni içerisine çekiyordu, geri de çıkarmıyordu. İyice kayboluyordum. Gözleri benden izin istiyordu sanki, ama o izni veremezdim. Bir daha bir erkeğe güvenme ihtimalini düşünemezdim. Üzülmek veya üzmek istemiyordum.

ZAMANSIZ AŞK +18Where stories live. Discover now