on üçüncü Bölüm (13)

81 10 1
                                    

Merhaba arkadaşlar.

Normalde yazmayacaktım ama bunu yazmasaydım içimde kalırdı.  Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum ve unutmayın ki bu yazar sizi çok seviyor ve de bu kitabı, yazarı kırmayıp o güzel yorumlarınızla çok mutlu edeceksiniz, bunu biliyor ve size çok güveniyor... Ayy çok heyecanlıyım, hadi başlayalım...

♣️ ♣️ ♣️

Deren'in ağzından...

Bir insan ne bekler hayatından, geleceğinden? huzurlu bir eş ve yuva, hayırlı bir evlat, belki de güzel mutlu olacağı bir iş.

Benim istediğimde sadece nefes almaktı, mutlu olmaktı. Lakin hiç bir şey istediğim gibi olmamıştı ne nefes almama müsaade ediyorlardı ne de mutlu olmama.

Elimdeki çiçeklere, kalbimde ki kırıklara ve beynimde ki düşüncelerle o kadar karmaşık bir haldeydim ki ne söyleniyor, benim hakkımda ne gibi bir planı varda herkesi eniştemi bile korkuttu. Birden elimden tutulunca kim diye kafamı çevirdim Almila ablam bana bakarak "Deren, anladın mı?" diye sordu.

Ne konuştuklarını duymamıştım ki neyi anlayayım, kafamı 'neyi' anlamında sağa eğdim, Zeynep ablam derin bir nefes alıp yanımdaki koltuğa oturup "Bak Deren, bu adam tehlikeli ve çok zeki o kadar ki korumaları bırak adamın dostları bile yüzünü görmemiş ve bu adam senin yalnız olduğun bir zaman diliminde yakınına girer, belki dost belki düşman ya da belki de yardım eli uzatan biri bile olabilir. Sana, bize iyi görünüp senin canını bile yakıp sana zarar verebilir. " diye nefes almadan konuşan ablama 'artık sadade gel' der gibi baktım.

Ablamın konuşmasının devamını bu sefer sesi kalbimi acı ile çarptıran adam devraldı " Sana koruma ya da seni koruyacak koruma polisi ayarlanacak ve yalnız dışarıya çıkmayacaksın. "dedi, sinirle çenemi kastım, dişlerimi bir birine bastırdım ve ona döndüm gözleri mi kısarak "öyle mi?" dedim.

Benim kin dolu gözlerimin içene sanki az önce perişan halde koltukta oturan o değilmiş gibi meydan okuyan gözleri ile bakıp, içimde heyecanını bırakıp saf nefreti mi kazanacak o kelimeleri söyledi "evet! aynen Öyle hanımefendi. Malum bu sefer belanın en kötüsünü çektin." dedi.

Sinirle ellerimi yumruk yaptım ve son cümlelerimi  " ya! Sen mi koruyacaksın beni? Sen mi yani?" dedim sinirle, Alaz bey dahil herkes bize şaşkınlıkla bakıyordu lakin umurumda değildi çünkü bu sefer canımı yakan sevdam dahi olsa pabuç bırakmayacak beni kırdığından daha beter etmeye ant içmişim gibi devam ettim konuşmama.

" Sana bir şey söyleyeyim mi MİRAÇ? " dedim. Pür dikkat beni izleyen ev ahalisine bakmadan gözlerimi onun siyahlarından ayırmadan cevap bekledim, bana anlamıyormuş gibi baksa da içini kemiren merak ağır basmış olacak ki 'söyle ' der gibi kafasını salladı.

Bütün kinimle "Sen koruyacağına bırak öldürsün beni?" dedim, ailemde babam ve abim dahil herkesin gözleri dolarken, ben sıktım kendimi çünkü artık ağlamak istemiyordum. Annem "o nasıl söz kızım" diye kızsa da ben gözlerimi Miraç'ın yüzünden ayırmadan devam ettim. Öfkem o kadar çoğaldı ki hala karşımda durmuş anlamını bilmediğim belki de bilip de adını söylemek istemediğim duyguyu taşıdığı gözlerinden ayırmadan bir zamanlar aynen onun yaptığı gibi, beni kırdığı gibi kırmak istedim. Ve başardım...

 Ve başardım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Yâre-i Dil: Gönül yarasıWhere stories live. Discover now