4 | ❝Uyanış.❞

28 6 80
                                    

Sezen Aksu, Yetinmeyi Bilir Misin?

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.

Sezen Aksu, Yetinmeyi Bilir Misin?

Elley Duhé, Middle Of The Night

Bölüm Dört "Uyanış."

"Anlamıyor musun oğlum sen beni? O diyorum işte, o." Kaşlarımı çatarak yükselen gür bir erkek sesiyle gözlerimi açtım ama açtığım an geri kapadım. Başım çatlıyordu. "Ben nereden bileyim o olduğunu Korhan? Tamam o diyorsan o'dur. Bağırıp durma uyanacak şimdi."

"Uyansın." dedi adının Korhan olduğunu öğrendiğim adam hiddetle. "Ben kafayı yemek üzereyim, bu olanlar bir şaka falan mı? Geceden beri gözüme uyku girmedi benim!"

"Haklısın, ama neler olduğunu o uyanmadan bilemeyiz değil mi? Sabret." dedi adını bilmediğim adam, gözlerim hala kapalıydı. "Sen eminsin değil mi? O yani, ona benzeyen biri değil?"

Bir gürültü koptuğunda korkuyla titredim. "Siktir git Emir! Gözüm görmesin seni, defol." dedi Korhan. "Önce kıza bakmam lazım, uyandıysa kontrol gerekli." dedi Korhan'ın Emir dediği adam. Adım seslerini duyduğumda gözlerimi açmaya çalıştım ama açamıyordum. Kapı açıldığında gözlerimi kırpıştırdım uyandığımı belli eder gibi.

"Merhaba, uyanmışsın." dedi Emir, sesinde bir şefkat vardı. "Gözlerimi açamıyorum, başım çok ağrıyor." dedim ağlamaklı sesimle. "Biraz önce ateşin olduğu için ağrı kesici ve ateş düşürücü ilave ettim serumuna etkisini belli eder merak etme. Şimdi yavaşça gözlerini tekrar açmaya çalışır mısın psikolojik olabilir."

Yavaşça gözlerimi tekrar açmaya çalıştım, etrafa kısık gözlerle bakarken Emir olduğunu tahmin ettiğim kişiyle göz göze geldim bana gülerek bakıyordu. Onun hemen arkasında kendini kapının pervazına yaslamış kollarını göğsünde bağlamış esmer bir adam kaşlarını çatarak bana bakıyordu. Bulunğumuz yerde başka biri yoksa eğer bu kişi de Korhandı.

"Tekrardan merhaba." dedi Emir ona bakmamı sağlarken. Gülümsemeye çalışarak konuştum "Merhaba."

"Şimdi biraz daha uyu, uyandığında seni muayene edeceğim. Olur mu?"

Gözlerimi tekrar açtığımda ağrımın gittiğini fark ettim, ilaç etkisini göstermişti serum çıkarılmıştı. Yatakta biraz daha durdum, daha sonra ayağa kalkma isteğiyle üstümdeki yorganı atıp bacaklarımı yataktan aşağıya sarkıttım. Ayaklarımın üstüne bastığım an inleyerek yere düşmem bir olmuştu. Bileğimi burktuğumu unutmuştum.

Kapı hızla açılırken Korhan denilen adam içeri girdi ve gözleri ilk yatağı taradı sonra bana doğru dönüp kaşlarını çattı. "Ne yapıyorsun orada?" dedi sert sesiyle. Masum bir şekilde yüzüne bakıp konuştum, "Düştüm."

"Yataktan mı düştün?" dedi kaşlarını kaldırarak. Bana doğru yaklaşıp bir kolunu dizlerimin altına diğer elini belime koyarak beni havaya kaldırdığında ellerimi çekinerek boynuna doladım düşmemek için. "Hayır. Ayağa kalkmaya çalıştım ama bileğimi burktuğumu unutmuşum daha fazla ayakta duramayıp düştüm." dedim gözlerinin içine bakarken.

Bir an güler gibi oldu ama hemen sonra ciddi yüz ifadesini takındı, hemen sonra beni yatağa bırakıp dışarı çıktı. "Emir, uyandı gel." deyip içeri geri girdi ve yatağın ucuna oturup kapıya doğru bakmaya başladı. Esmer iri yarı bir adamdı, kıvırcık saçları ve sakallı çehresiyle gerçekten de yakışıklıydı.

Bir an ne yaptığımın farkına varıp kaşlarımı çattım ve ellerime çevirdim bakışlarımı.

Emir gelip beni muayene ettikten sonra, birkaç ilaç yazmıştı. Islak bir şekilde saatlerce durduğum için üşütmüş olduğumu söylemişti aynı zamanda bileğimi burkmadığımı, kırdığımı söylemişti! Sarayın penceresi o kadar da yüksek değildi diye geçirmiştim içimden. Bileğimi alçıladıktan sonra Emir gitmişti ve Korhan'la burada tek kalmıştım.

Anlık bir şokla gözlerimi açıp yatakta doğruldum. "Bunlar nasıl isimler böyle? Nereye düştüm ben!"

"Hey! Bakar mısın? Neredesin?" diye çığlık çığlığa bağırmaya başladım Korhan'a. Adam hızla içeriye girip ışığı açtığında gözlerimi kısıp alışmaya çalıştım. Saat kaçtı bilmiyordum ama gece olmuştu ve bu adam muhtemelen uyuyordu çünkü üstü çıplaktı. "Ne oldu ne bağırıyorsun?" dedi kaşları her zamanki gibi çatıktı.

"Ben neredeyim?" dedim kısık çıkan sesimle. Korhan sanki mümkünmüş gibi kaşlarını daha da çatarken yatağıma yaklaşıp yanıma oturdu. "Ne bakıyorsun öyle? Neredeyim dedim sadece." dedim sesim iyice içime kaçıyordu. Bana aynı şekilde bakmaya devam ederken konuşma gereği duyup devam ettim. "Bak ben nişanımdan kaçıp ormana girdim, o ormana tuhaf falan diyorlardı ama umursamadım hatta bileğimi de sarayın penceresinden atlarken kırdım. Sonra saatlerce yürüdüm ben ormanda, sonra..."

Şok olmuş bir şekilde yanımda oturan adama döndüm. "Rüya değil miydi o olanlar?" Bu soruyu kendime soruyordum aslında.

"Sonra ben sesler duydum, beni çağırıyordu ses. Bende aptal gibi sese doğru gittim, annemin sesine çok benziyordu ses!" dedim sonlara doğru sesimi yükselterek. "Sonra bir göl gördüm üstünde bir ışık vardı, sanki bir insan bedeni gibiydi bende ona doğru ilerledim. Gittim o ışığa dokundum sonra beni gölün dibine çekmeye başladı ama sonrası yok." dedim adama bakmaya devam ederken, başta alayla dinliyordu ama sonra ciddileşmişti. "Sen beni nerede buldun?" dedim sesim gittikçe yok oluyordu.

Korhan bir süre durdu. Sanki bir şeyleri anlamaya çalışır gibiydi sonra çatık olan kaşları düzeldi ve ayağa kalktı. Bir şeyler mırıldanarak bir ileri bir geri yürümeye başladı. "Odun toplamak için ormana girdim ben, sonra bir ışık patlaması oldu ama asla gürültü çıkarmadı. Işığa doğru gittim sonra seni gördüm, gölün kenarında baygındın." Daha çok kendi kendine konuşur gibiydi ama dikkatle onu dinledim.

"Ben neredeyim?" dedim tekrarlayarak. Sonra bir süre düşündüm, acaba hala krallığa yakın mıydım ya da çok mu uzaklaşmıştım. "Sen saray dedin değil mi? Ne sarayı bu, neyden bahsediyorsun?" dedi Korhan sanki dediklerimi yeni duymuş gibi.

Bu sefer kaşlarımı çatan ben oldum. Krallıktan haberi yok muydu? "Burada saray yok mu? Krallık falan." dedim sakin olmaya çalışarak. "Hayır, yok. Yıllar öncesine ait bir şey hakkında konuşuyorsun şu an."

Önüme düşen saçlarımı düzeltmeye çalışırken dediklerini algılayamıyordum artık. "Biz hangi yıldayız?" dedim. Bu olayı çözmem gerekiyordu. "2023." dedi Korhan yanıma tekrar otururken. Ona bakmadan düşünmeye devam ettim. Acaba başka bir ülkede miydim?

"Seneler önce annem efsane diye buna benzer bir masal anlatırdı, galiba efsane değil." dedi bir anda Korhan. "Leyla, o ışıkları görmeseydim olaylara şahit olmasaydım eğer aklımla oynamak için geri döndüğünü düşünürdüm."

"Ne geri dönmesi? Hem Leyla da kim? Neredeyim ben burası neresi?" dedim öfkeyle karışık şaşkınlıkla. Korhan şaşkınlıkla bana bakarken ikimizde yeterince şaşırmıştık, konuşması gerekiyordu artık.

"Hangi ülke burası?" dedim ısrarla.

"Türkiye." Bu duyduğum son şey olmuştu çünkü gözlerim kararmıştı ve kendimi geriye doğru bırakırken Korhan'ın ellerini sırtımda hissetmiştim.

Prensese bi hoşgeldin dersiniz artıkkkk

Göl Işığı | Gece Yarısı Mucizesi Onde histórias criam vida. Descubra agora