Bölüm 17, Kanma Vahşetin Tatlı Suretine

4.2K 579 469
                                    

Herkese selam! Ay çok heyecanlı. İlk kitabın finaline sadece 3 bölüm kaldı. Brh şu an için iki kitaplık seri gibi duruyor aşklarım. İkinci kitaptaki duruma bağlı olarak üç de olabilir ama henüz karar vermedim.

Biraz konuşmaya başlamadan önce sınırlar. 300 oy 600 yorum. Size güvenim tam.

Bana neden bölümler kısaldı diye sorular geliyor. Aşklarım bildiğiniz üzere Ölü Tanrının Şarkısı Ren yayınları ile kitaplaşıyor. Ekim ayında kitap olarak elimizde tutacağız. Bu kitap süresinde öğrendim ki sayfa sayısı ve kelime her şeymiş. Yani wattyde uzun bölümler hoşunuza gidiyor biliyorum ama kelime sayısının çokluğu baskıda çok zor. 90 bin kelime bir kitap 450 sayfa ediyor. Şu haliyle Brh 88 bin kelime. Yani paragrafları ayarlıyoruz falan ama baskı ihtimalinde bölüm kısaltmak istemiyorum. Bu ekonomide serilerin ilk kitabını da 500 sayfadan daha kalın yapmak istemiyorum. Yani size eziyet etmek için ya da bekletmek için kısa değil inanın bana. Zaten kitaplarım burada kalacak durumu olmayan okurlarıma haksızlık etmek istemiyorum. Bu yüzden 3500-4000 kelime uzunluğundaki bölümlere lütfen alışın. İnanın elimde değil.

İmzalar yavaş yavaş belli oluyor. Altı şehir belli oldu bile hatta. Yaklaştıkça size duyuracağım.

Sizi sonsuzluk kadar seviyorum.

Bölüm 17, Kanma Vahşetin Tatlı Suretine

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 17, Kanma Vahşetin Tatlı Suretine

Martel

Kanın boğazımdan aşağı inerken geride bıraktığı tat neredeyse başımı döndürecekti. Aldığım her yudum en tatlı günahlar gibi beni ele geçiriyor, ondan geriye bir şey kalmayana kadar her bir zerreme sızıyordu. Tadı yalnızca Batı Goddas'ta yetişen yaban çilekleri gibiydi. Onun gibi yoğun ve bağımlılık yapıcıydı. Yaban çileklerini yalnızca Kefaret Ormanı'nın yakınındaki dere yataklarında bulabildiğiniz için onlara ulaşmak güçtü fakat tatları tüm güçlükleri mümkün kılardı. Zaman zaman Ierva'nın sırtına atlar, o çileklerden bir tane daha tadabilmek için fırtına bulutlarının arasında yolculuk ederdim.

Ağzımı dolduran kanın her bir damlası o çileklerden birini yemişim gibi memnun olmamı sağlıyordu. Karnımı doyurmak için değil de öldürmek için saldırdığımı kendime hatırlatmak zor olsa da yine de bunu başardım. Bir an sonra kanın ne kadar tatlı olduğu da, acıkan karnımın kalbime yaptığı baskı da artık umurumda değildi. Dişlerimle avımın gırtlağını parçaladıktan sonra cesedin yere düşmesini bile beklemeden geri çekilip bir başkasına saldırdım.

Ben buydum. Çoğunlukla daha sakin kalmayı tercih etsem de içimdeki canavar zaman zaman onu reddedemeyeceğim kadar baskın çıkardı. Öldürmeyi seviyordum ve bunu itiraf etmekte utanılacak bir şey yoktu. Bu benim yaratılma amacımdı. Ben bir avcı olmak için var olmuştum ve bir avcının en iyi yaptığı şeyi yapıyordum; acımasızca avlanıyordum.

İçimdeki kan arzusunu yönlendirmenin bir yolunu bulsam da vahşete duyduğum özlemi engellemenin bir yolu yoktu. Vahşet beni ben yapan temel etkendi. Kanla birleştiğinde Goddas'ta kimsenin karşımda duramayacağını bilirdim. Martel Kragen vahşetin ta kendisiydi.

Sadece Bir Damla Brh+Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin