Bir oteldeydik. Yatağa uzanmıştım ve ayak uçlarında Taehyung ayaklarını kucağına koymuş, elinde bir pamukla yaralarıma merhem sürüyordu. Bundan bir kaç gün önce yerinde babam olurdu. Her zaman babam olurdu. Şimdi yoktu.

Taehyung işine o kadar odaklanmıştı ki gülmek istiyordum. Tüm ağlama krizimi bana unutturmuştu. Büyük bir özenle hareket ediyor, en ufak bir kesiği bile atlamıyordu. Ben ise kafamı duvara çevirdim. İmkanım olsa günlerce onu izlerdim ama düşünmem gereken şeyler vardı. Sonuçta çıkıp gidememiştim. Gitmemiştim ve kaldıysam bir çok şeyi kabullenmeliydim. Yoongi'ye gerçekleri anlatmam lazımdı. Çok fazla uykum vardı ama bunu ertelemek istemiyordum.

O ormandan ayrılırken Chaerin'e dediğim şeyi gerçekten düşünmüştüm. Yoongi'ye bunları anlatmak yerine karşısına geçip 'Sen haklıydın. Hadi bütün Cherry'i yok edelim' diyecek ve bunu yapacaktık. Sadece Taehyung'ı oradan uzaklaştıracaktım. Sonrasını düşünmemiştim çünkü böyle bir şey yaptığımda Taehyung bir daha yüzüme bakmazdı ama bu da önemli değildi ki. Eninde sonunda, hayatının bir anında beni affederdi. Lakin babamla arabada geçen konuşma fikrimi değiştirmişti. Chaerin'e çok değer veriyordu. Bunu anlayabiliyordum.

"Eğer..biri gerçekten bir kişiyi seviyorsa ama düşmanlarsa.. ve asla olmaması gereken iki kişiyse.....üstelik bu iki kişinin birlikte olup olamayacağı sana bağlıysa napardın ?"

"Birbirini seven iki kişinin birlikte olup olmayacağı sadece o ikisine bağlıdır. Yani bana bağlı değil. Benim duygu ve düşüncem onlar için önem sarf etmez." Dedi merhemi sürmeye devam ederken.

"Ama ya bağlıysa ?"

"Bu iki kişi biz miyiz ?" Dedi kafasını kaldırıp bana baktı. Nedense bu soruyu hiç inanarak sormuyor gibi geldi bir an. Öyle alelade sorulmuştu ki yerimde kıpırdandım.

"Hayır. Neden böyle düşündün ki ?"

"İki kişi." Dedi ikimizi gösterip. "Sevmek, düşmanlık ve asla birlikte olmaması gereken."

"Biz asla birlikte olmaması gereken iki kişi değiliz" Dediğimde ayaklarımı büyük bir dikkatle kucağından kaldırıp yatağa bıraktı.

"Bundan bir ay önce sorsalar ?"

"Ah..tamam."

"Hala da bir çok kişiye göre böyledir Jen ama bu önemli değil. Onlar önemli değil. Chaerin bana geldi ve bana 'eğer onu gerçekten seviyorsan, o da seni seviyorsa düşmanlığı umursama bunu sizin için ortadan kaldıracağız' dedi."

"Kendileri için demiştir" Diye mırıldandığımda hemen yanıma oturdu. Babamında bunun benzerini bana dediğini hatırlıyordum.

"Hı ?"

"Yok bir şey." Dediğimde ellerimi büyük elleri arasına aldı. "Sen devam et."

"Dışarıdan göründüğünde 'aa ilişkimiz kabul etti, artık sorun yok. Bize izin veriyor' gibi gözüken bir davranış. Sanki bizim birlikte olup olmamamız onlara bağlıymış gibi." Dedi. Sol elini kaldırdı ve eldiveninin çıtçıtlı kısmına getirip açtı. Sonra diğer elini açtı. Ben sessizce yaptığı şeyi izliyordum. "Sonra fark ettim ki ne düşündükleri umurumda değil. Chaerin'in de, Jiyong'un da. Tabi ki kabul etmelerin beni mutlu eder çünkü seni mutlu eder sorunsu devam etmemiz ama onun haricinde dedikleri umurumda bile değil."

Eldivenini parmak uçlarından tuttu ve yavaşça çıkardı. Sonunda ikisini de yatağın üzerine attı. Garipti çünkü ellerini ilk defa görüyordum. Uzun, damarlı parmakları vardı. O kadar hoşuma gitti ki ellerini ellerim arasına almak, sıkıca tutmak istedim ama bunun onu zorlayacağını biliyordum. Huzurlu, sakin sesine rağmen aldığı kesik nefeslerden bile şuan zorlandığı belliydi.

My ghostWhere stories live. Discover now