8

18.4K 2K 1K
                                    

Haiii ben geldiiim!

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

+++++

2 gün sonra|

Bizim koğuştaki herkesin numarasını tek tek alma ayağına elimdeki gizemli şahsın numarasıyla karşılaştırma yapmıştım. Bizim koğuştan biri olduğunu düşünmüş olmama rağmen bu tezimi de çürütmüştü.

Çünkü numaralar uyuşmuyordu ve hiçbirinin başka hattı yoktu. Bizim koğuştan biri değilse beni nasıl duymuştu, beni nasıl tanıyordu anlayamıyordum. Kantinde ya da yemekhanede kesin goygoy yaparken bize kulak misafirliği etmişti, oradan biliyordu her şeyi.

Ah o benim hakkımda en önemli şeyleri bilirken, ben onun daha kim olduğunu bile bilmiyordum.

Ama onunla yüzleşmek istiyordum. İnkar etsem de bunun gerçek olduğunun farkındaydı. Yani komutan Kim Taehyung'tan hoşlandığımın farkındaydı. Eğer bu komutanın kulağına giderse ben biterdim. Bu yüzden götüm feci şekilde tutuşmuştu ve çaresizdim.

"Asker Jeon Jungkook diz üstü duruşa geç!" Komutan Kim'in ikazıyla düşüncelerimin derinliğinden sıyrılıp hızla toparlandım. O sırada çoktan diğerlerinin engel oturuşundan diz üstü duruşuna geçtiğini gördüm. Ben yine geç kalmıştım, kahretsin.

Bacaklarımı dizlerimi birleştirip bükecek şekilde, zeminde pozisyonumu aldım. Dizlerimin üstünde, bacaklarım ve gövdem dik bir doğru oluşturacak biçimde gergin tutarken, kollarımı iki yanımda serbest bıraktım.

Sırtımızda askeri teçhizatlarımızın bulunduğu çantamız eşliğinde komutan Kim'in verdiği komutları yerine getiriyorduk.

"Sıradaki cephe duruşu!" dediğinde bir an karıştırdığım için başımı Hoseok'a çevirdim. Pozisyonu almaya başladığını görünce hareketi hemen hatırladım. Sikeyim kafam o kadar doluydu ki, şınav pozisyonuyla birebir olan düz cephe pozisyonu bile anlık aklımdan çıkmıştı.

Ellerimi zemine sabitleyip harekete geçerken geç kaldığım için komutan Kim bana dik dik baktı. Şirince sırıtırken, burnuna doğru kayan güneş gözlüğünü itekleyip ellerini ceplerine tıkıştırdı.

"Ters cephe!" diye komut verdiğinde sırtımdaki çantamı hızlıca düzeltip çantam zemine bakacak şekilde bedenimi çevirdim.Ellerimi ve ayaklarımı zemine temas edecek şekilde göğsümü havaya kaldırdım. Ellerimin ve ayaklarımın genişliğini ayarladım. Bacaklarımı aralarken bakışlarımın karşıya bakması gerekirken ben komutan Kim'e bakmayı seçtim.

Gözlüğünün altından bana baktığını hissedebiliyordum, ya da kendi kendime kuruntu yapıyor olabilirdim. Bir hareketi geç yaptığım, bir hareketi de geciktirdiğim için zaten beni kuvvetle muhtemel cezalandıracaktı. Eh, pek tabii ona bakarak cezamı fitillendiriyor olabilirdim ama umrumda değildi, çünkü her halukârda bugün ceza alacaktım.

Dün onu göremediğim için özlemiştim ve bakmak istiyor, bakışlarımı üstünden ayıramıyordum.

Ayak bileklerim ve kollarım gergin bir şekilde zemine sabitlenmişti. Topuklarım ve avuçlarım zeminle temas halinde kalırken öylece bekledim.

Ta ki, komutan Kim dik bir şekilde tuttuğu başını hafifçe eğip kol saatini kontrol edene dek. Kol saatine bakarken, "Bugünkü eğitim sona erdi. Yarın teçhizatlarınızın içinde olduğu sırtçantanızla koşu yaptıracağım hazır olun şimdiden!"

"Komutan Kim, yarın atış yapmayacak mıydık?" Normalde atış talimi günüydü yarın. "Benim işimi mi sorguluyorsun sen!" diye bağırdığında ayağa kalkıp herkes ona selam verirken ben de verdim. "Hayır komutanım... Sadece sord-"

OBSESSED COMMANDER • TAEKOOK ✓Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz