13

18.1K 2K 1K
                                    

Haiii, ben geldiim!

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

+++++

Askeriyenin arka kapısındaki nöbetim başlamıştı. Telefonumu Hoseok'a emanet etmiştim, o da bana ediyordu nöbet günlerinde. 

Akşam yemeğinden sonra nöbet yerimi almıştım. Canım deli gibi tatlı bir şeyler istese de, bir şişe suyum dışında yanımda hiçbir şey yoktu.

Kantin kapanmadan keşke biri gelse de iki dakika kendime çikolata alabilseydim. Ama herkes çoktan koğuşlarına geçmeye başlamış olmalıydı.

Oflayarak elimdeki tüfeğimle birlikte sağdan sola doğru yürürken çikolata yediğimi hayal ettim. Ağzım daha çok sulanırken iç geçirdim.

"Nöbet nasıl gidiyor Jeon?!" Komutan Kim'in geceye kazınan sesiyle hışımla arkamı döndüğümde bu tarafa yöneldiğini görünce mutlulukla gözlerim açıldı. "İyi gidiyor ama şey... Komutanım..."

"Tuvaletin mi geldi?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. "Şey..."

Temkinli ve kendinden emin adımları onu önüme kadar ulaştırdığında duraksadı. "Ne Jeon şey ne?"

Dudaklarımı büzerek başımı önüme düşürdüm. "Boşverin." dediğimde çenemden yakaladı ve başımı kaldırmamı sağladı.

Başımı kaldırmasıyla birlikte gözlerimi gözlerine tırmandırdığımda, dudaklarımı birbirine bastırdım. "Söyle." dedi sıktığı dişleri arasından. Ardından çenemdeki sıcacık parmaklarının tutuşunu geri çekti.

"Çikolata canım çekti de." diye fısıldadım. "Kantinden hemen gidip alabilir miyim? Siz burada durabilir misiniz? Lütfen? Hemencecik gelirim, 2 dakika bile sürmez-"

"Hayır." dedi ve ellerini ceplerine tıkıştırdı. Keskin cevabının etkisiyle mi yoksa havanın iyice serinlemesinin etkisiyle mi bilinmez gözlerim doldu.

"Yine de teşekkür ederim komutanım." dedim kırgın bir sesle. "İyi nöbetler." diyerek homurdanıp arkasını döndüğü gibi uzaklaşmaya başladığında parmaklarımdan kaymaya başlayan tüfeğimi fark ederek tutuşumu sıkılaştırdım.

Hoseok'a söyleyebilseydim o bana hemen alır getirirdi, ama telefon yasak olduğu için telefonumu ona bırakmıştım ve haber veremiyordum.

Yaklaşık 10 dakika sonra, Komutan Kim'i yeniden binanın merdivenlerden inerken gördüm. Doğruca bana doğru yaklaştığını fark edince elimdeki silahımı göğsüme yaslayıp ona asker selamı verdim. Yine ne olmuştu acaba?

"Komutanım, bir sorun mu-" diye başlamışken aramızdaki mesafeyi kapattığı gibi elimde taşıdığım tüfeğimin askısını yakalayıp omzuma astı.

Ardından elini cebine soktuğu gibi çıkarttığı ellerinden biriyle hızlıca bileğimi yakaladı. Avcuma bıraktığı paketlere gözlerim düşünce ağzım bir karış aralandı. "Komutanım..."

"Hangisini seversin bilemediğim için kantindeki tüm çeşit çikolatalardan aldım." İki avcumun arasından taşan çikolataları sıkıca düşürmeyecek bir şekilde tutup kendime hakim olamadım ve asla yapmamam gereken bir hareketi yaptım.

Uzanıp Komutan Kim'e sarıldım. Sarılışımla vücudu kaskatı kesilirken, hızlıca geri çekildim. "Aman Tanrım... Çok özür dilerim ben sevinince bir an kendimi kaybettim komutanım affedin... Bir daha asla olmaz." Sevincimin üstünü müthiş bir gerginlik silsilesi kaplarken, neredeyse tek bir solukta konuşmuştum.

"Bağışlayın komutanım, saygısızlık yapmak istemedim yemin ederim ben sadece mutlu olduğum için... Canım çok çekmişti ve siz izin vermeyince bana çikolata alıp geleceğinizi asla düşünmemiştim, böyle olunca ben çok boş bulu-" 

OBSESSED COMMANDER • TAEKOOK ✓Où les histoires vivent. Découvrez maintenant