14

17.4K 2K 1K
                                    

Haiii ben geldiim!

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

+++++

"Giy şunu Jeon ve taşta oturma, sandalyeye geç." diyerek bileğimden çekerek beni oturduğum yerden kaldırdı ve sandalyeye oturmamı sağladı.

Dizlerimdeki poları sıkıca kavrarken, "Çok teşekkür ederim komutanım." diye mırıldandım. Epeyce bana büyük gibi görünüyordu. Sandalyede hop oturup hop kalkmak, ayaklarımı sevinçle zemine çarpmak istiyor olsam da, mutluluğumu içimden çığlıklar atarak yaşamakla yetinmeyi başardım.

Önce bana çikolata almış, sonra kahve alıp getirmiş, şimdiyse sırf üşüdüm ve betonda oturmayayım diye sandalye ile polar getirmişti.

Yumuşacık polara bakmaya son verip gülümseyerek kollarımdan sırasıyla geçirip giyerken, Komutan Kim'de taburesini arka giriş kapısına sırtını yaslayacak şekilde çekip oturdu. Aramızda iki adımlık mesafe kalacak şekilde oturuyorduk şimdi.

Cebinden özel tasarım puro kutusundan çıkarttığı bir puroyu dudakları arasına yerleştirip kapatarak cebine geri tıkıştırdı ve sonra da parmakları arasında kaybolan çakmağını çevirerek purosunu ateşledi.

Polar bana epeyce büyük gelirken, burnuma yayılan keskin parfümün kokusuyla başımı hafifçe çevirip poları kokladım. O sırada da Komutan Kim çakmağıyla oynayarak purosunu içerken, gözlerini üzerime dikti.

"Benim o, temizdi ama." dedi kokladığımı hemen fark ederek. Fermuarını boğazıma kadar çekerken, poları koklamaya son verip bakışlarımı ona çevirdim. Kokusu sinmişti polara... Tanrım.

"Belli komutanım, mis gibi parfümünüz kokuyor." dediğimde dudağının tek kenarı aheste bir şekilde milimlik kıvrıldı. O sırada demir kapıya iyice yaslanırken, tek ayağını kaldırıp ayak bileği bacağına denk gelecek şekilde dizine attı ve purosundan derin bir nefes çekti. Yanakları olduğu gibi içeriye göçerken sertçe yutkunarak onu izledim.

"Jeon." dedi ve boğazını temizlerken gözlerini kıstı. Onu izlediğim için yakalandığım düşüncesiyle gerildim. "Efendim komutanım?"

"Hoşlandığın biri var mı? Ya da flörtün veya sevgilin? Nişanlın?" Sorularını arka arkaya dizdiğinde kalp atışlarım yine hızlandı. Bir heyecan basmıştı. Purosundan derin bir nefes daha çekti. "Hoşlandığım biri var."

Dudaklarını düz bir çizgi haline getirecek şekilde birbirine bastırdı. "Nasıl biri?" Tek kaşı havalanırken purosunu dudakları arasına geri yerleştirdi.

Yeni sorusuyla birlikte heyecanıma gerginlik tohumları da eklendi. Söylersem anlar mıydı? Onu ona anlatamazdım, öyle değil mi?

Benden cevap beklediğini bildirir şekilde tek kaşı kavislenircesine sivrilip havaya kalktı. "Pek gülümsemeyi sevmez, ciddi bir yapısı var. Ama gülüşü çok güzel..." diye hülyalı gözlerle ona bakarak mırıldandım. İşaret ve baş parmağıyla gevşekçe tuttuğu purosundan bir nefes daha aldıktan sonra dudaklarından ayırdı.

Başını geriye kaydırıp arkasındaki kapıya yaslayarak dumanı havaya bıraktı.

"Ben size soramam öyle değil mi? Yani... Haddim değil." diyerek başımı önüme düşürdüm. Tam o sırada söze atıldı. "Birinden hoşlanmaya başladım, özellikle son zamanlarda." dediğinde başımı hızla kaldırıp ona baktım.

"Çok hoşuma gitmeye başladı, ilgimi çok çekiyor." diye devam ettiğinde boğazıma koca bir yumru çöktü. "Nasıl bir kız... Güzel mi?"

Ayağını dizinden indirerek botunun tabanını sertçe yere çarptı. "Çok şanslı biri olmalı..." diye mırıldandığımda boğazını temizler gibi öksürdü. Çaktırmadan gözlerine bakarken, bana baka baka purosundan derin bir nefes çektiğini gördüm.

OBSESSED COMMANDER • TAEKOOK ✓Where stories live. Discover now