2.BÖLÜM: "KÖRDÜĞÜM"

6.2K 910 699
                                    

İlk bölüme yaptığınız yorumlar çok güzeldi, çok teşekkür ederim. Dilerim ki bu bölümü de severek okursunuz. Oy ve yorumlarınızı ihmal etmeyin. Keyifli okumalar çiçeklerim. ^^

Ferda Anıl Yarkın - Sonuna Kadar

2.BÖLÜM: "KÖRDÜĞÜM"

Bazı sırlar size çok şey kazandırır, bazı sırlar ise size her şeyinizi kaybettirebilir.

Ben kaybettim, her şeyimi. Ablamı.

Dün geceden beri bitmek bilmeyen baş ağrımla yatağımda uzanırken elimi kalbimin üzerine götürdüm ve ne kadar acıdığını hissettim. Ağlayınca bile geçmeyen bir acı nasıl dinerdi bilmiyordum. Daha önce ailemden hiç kimseyi kaybetmemiştim, onun ölümünü görmemiştim ama şimdi ölümlerin en acısıyla tanışmıştım.

Dün gece ablam ölmüştü ve demişti ki dünyanın en uzun gecesi olacak; öyle oldu ablacığım geceden beri ay vardı gökte bak sabah oldu güneş hâlâ karanlık.

Gözlerim belli bir boşluğu izlerken odamın kapısı tıklatıldı ve Birsen abla içeri girdi. ''Akça Hanım,'' dedi ve elindeki tepsiyi masanın üzerine bıraktı. ''Ertan Bey bu ilacı almanızı istedi.''

''Hiçbir şey istemiyorum,'' dedim ruhsuzca.

''Size iyi geleceğini söyledi efendim.''

Gözlerimi sımsıkı kapattığımda Birsen abla kapıyı kapatıp çıktı ve bir saat evvel dinen gözyaşlarım yeniden kirpiklerimin arasından süzülmeye başladı. Dudaklarım titrerken hissettiğim boşluğu ellerimle kapatmak istedim ama o kadar gücüm yoktu ki parmağımı bile oynatamazdım.

Dakikalar sonra uzandığım yataktan kalktım ve hemen karşımda yansımamı gördüğüm boy aynamda kendime baktım. Dağılmış saçlarım, akmış makyajım ve inanılmaz moralsiz yüzümle yaşayan bir cesettim. Daha önce hiçbir şey için bu kadar yıkıldığımı hatırlamıyordum. Meğer bir insanı kaybetmek ne kadar acı bir şeymiş, keşke hiç bilmeseymişim.

Ayaklandım ve düşmemek için tutuna tutuna üzerimdeki elbiseden kurtulduğum gibi öylece duşa girip çıktım. Kimseyle konuşmuyor, bir kişinin bile yüzünü görmek istemiyordum. Herkesten nefret ederken en çok sevdiğim için yasımı yalnız tutuyordum.

Üzerime bir şeyler geçirdikten sonra aşağı indim. Kalabalıktı. Annem yorgun gözleriyle telaşa kapılırken, ''Akça,'' dedi. ''Gel kızım.''

''Gidiyorum ben,'' dedim düz bir ifadeyle.

Babam, abim, birkaç akraba bozuntusu, avukatlar ve takım elbiseli içi boş insanların gözlerini üzerimde hissetmek kendimi çok değersiz hissettirmişti.

''Nereye?''

''Ablama anne,'' dedim kırgın bir gülümsemeyle.

''Akça, kızım... Ablan...''

''Biliyorum anne,'' dedim ağlamamaya çalışarak ama sesimin titremesine mani olamadım. ''Biliyorum o artık yok ama siz üzülmeyin çünkü zaten sizin için hiç olmadı ama ben bu acıyla yeni tanışıyorum.'' Dudaklarım sızladı annemin gözlerinin içine bakarken. ''Siz nasıl alıştınız? Ben de alışır mıyım?''

Annem ağlamaya başladığında aslında niyetim onu üzmek ve ondan hınç almak değildi ama ablama karşı bu kadar korumasız ve sevgisiz kaldıkları için kızgındım. Belki her şey daha farklı olsaydı bu durumda olmayacaktık.

''Ağlama anne,'' diye mırıldandım kendime yenilmeden. ''Ağlama lütfen çünkü ablam seni böyle görseydi muhtemelen çok üzülürdü.''

Babam, ''Akça dışarı çıkmak için uygun bir zaman değil,'' dedi. Üzerini değiştirmişti ve çok soğukkanlıydı. ''Her yer kameraman dolu, magazincilerin seni böyle görmesini istemiyorum.''

AKÇAWhere stories live. Discover now