6.BÖLÜM: "SİL BAŞTAN"

4K 649 458
                                    

Günlerden Akça! Bol yorum bırakmayı ve oy vermeyi unutmayın. Motivasyon kaynağım sizsiniz. Keyifle okuyun.^^

Şebnem Ferah - Bu Aşk Fazla Sana

6.BÖLÜM: "SİL BAŞTAN"

Kalbim daha önce farklı şekil ve sebeplerle defalarca kez kırılmıştı ama böylesini yaşamamıştım.

Kendimi o kadar tuhaf hissediyordum ki kızgın olmak bunun çok gerisinde kalıyordu. Bazen en üzgün anlarınızda karşınıza biri çıkar ve size her şeye rağmen iyi gelirdi ya, Yavuz'u da öyle sanmıştım meğer değilmiş.

Akşam saatlerine kadar ne yaptığım hakkında zerre kadar bir fikrim yokken yine kendimi sahilde o bankta otururken buldum. Kollarımı göğsümde toplamış, üzerimde ince bir hırkayla öylece denizi izliyordum. Belki de abartan bendim, çok kısa sürede ona çok anlam yüklemiş yahut gereğinden fazla değer vermiştim.

Birine güvenmenin bedeli her zaman ağır olurdu ve kabul ediyorum, ağır ödüyordum çünkü bunu kabullenemiyordum.

Rüzgar ve soğuk hava etkisini hissettirirken parmaklarımın uçlarını avucuma doğru sakladım. Üşüyordum ve gitmeliydim ama o kadar hareket etmek istemiyordum ki görebileceğimiz hiçbir yüz bana şu an iyi gelmeyecekti.

Fakat az sonra dalgınlığımı bölen bir şey oldu ve o gece ki kağıt toplayan çocuk yanımda belirdi ve bana ona verdiğim ceketi uzattı. Kaşlarımı çatarak önce elindekine sonra da yüzüne baktım. Gözlerime mesafeli bakarken, ''Üşüyorsun,'' dedi.

Şaşırdım. ''Benim ceketim?''

Kafasını salladı. ''Belki seni görür de geri veririm diye her gece buradan geçiyorum o yüzden.''

Daha çok şaşırdım. ''Her gece ceketimle beni burada mı arıyorsun?''

Tepki vermedi. ''Her gece arkamda bir araba kağıtla geziyorum, bir sorun göremedim?''

Gözlerim az ileride duran kağıt arabasına kaydığında kendimi topladım ve doğrularak nefes alıp verdim. ''Kusura bakma biraz kötü bir gün geçiriyorum da.''

Bir şey söylemedi.

Ceketi aldım ve omuzlarıma attım lakin burnuma çok garip ama rahatsız edici olmayan bir koku geldi. Burnumu kırıştırdığımda çocuk, ''Kötü mü kokuyor?'' diye sordu.

''Hayır,'' dedim çabucak. ''Tuhaf.''

''Bu da sizin dilinizde hoş olmayan şeylerin kibar söyleyiş biçimi mi?''

Kaşlarımı çatıp çocuğun yüzüne baktım. Tam bir sokak serserisine benzemesine rağmen bir yandan bunu reddeden bakışları aklımı karıştırıyordu. ''Sizin derken? Farklı dünyalarda mı yaşıyoruz?''

Dudağının kenarını kıvırdı. ''Hayır.''

''Kesinlikle.''

''Neyse,'' dedi sonra ayağa kalkacak gibi olduğunda. ''Bence sen de artık gitmelisin, hava çok soğuk.''

Gülümsedim ve omuzlarımdaki ceketi tuttum. ''Adını bilmediğim genç bir çocuk bana ısınmam için ceket vermişti ama?''

''Onu sadece sahibine vermek istemiştim, adını bilmediğim genç bir kadına.''

İletişim kurmayı sevmiş ve onunla gerçekten sohbet etmek istemiştim. Daha doğrusu onu tam olarak kendime benzetmiştim. Elimi uzattım ve adımı söyledim. ''Akça. Akça ben.''

AKÇAWhere stories live. Discover now