4.2

6.8K 677 3.1K
                                    

4.2

Isabel LaRosa - i'm yours

"Hmm," diye mırıldandım, ya da kıkırdıyordum, çok anlayamamıştım, sesim bana bile buğulu geliyordu, neden tekleyip içmiştim ki? Ya boşluğuma gelseydi ve onunla bir şeyler yaşasaydım? Kendime sakın sakın diye talimat verirken Kaan, "Pişt," diye dürttü beni, benim başım göğsüne yaslıydı. "Sarhoş musun?"

"Neden benden faydalanacak mısın pislik!" diye cırlayıp hemen ondan uzaklaştım. Kaan'ın bakışına göre sanırım söylememem gereken bir şeyi söylemiştim.

"Fena olmazdı aslında," diye sırıtınca kumun üzerindeki bitmiş şişeyi elime alıp ona doğru kaldırınca irkilerek geriye adımladı. "Sarhoş falan dinlemem geçiririm bunu kafana, çok konuşma," diye homurdandım, sert sesle. "Hayırdır?" Tek kaşımı kaldırıp, diğer kaşımı da çatmaya çalıştığımda Kaan oynayan kaşlarıma sırıtarak baktı.

"Şu kaşlarla seni ne kadar ciddiye alabilirim ki?" Hâlâ sırıtıyordu.

Bu sefer kaşlarımdan oynayanı elimle durdurmaya çalışıp, şişeyi yine salladım. "Akıllı dur."

"Kaşınla mı konuşuyorsun benimle mi?" diye oldukça ciddi bir ifadeyle sordu.

Bunun cevabını bilmiyordum.

"Bilmiyorum,"dedim dürüstçe, ardından şişeyi kenara bıraktım, durgunlaşmıştım, içtiğimde hep böyle ara ara patlamalar yaşar ara ara düşerdim. "Biliyor musun, ben hiç çiçek almadım," dedim, sesim buruktu. "Hiç almadım. En sevdiğim çiçek ne kimse bilmez bile." Boş boş konuşmamak için kendimi nasıl durdurabilirdim?

Kaan'ın çıplak bedenine düşen bakışlarımı hemen çektim. Rezil mi olmuştum? Kaan'ın şeytan şeytan dudağının ucunun kıvrıldığını görünce ona kötü kötü baktım. "En sevdiğin çiçek, ha?" Gözlerinden gözlerime bir şimşek çaktı. "Ne?"

"Lale," dedim hiç düşünmeden, bakışlarım dalgalanan suya düştü. "Babam anneme her haftasonu eve gelirken lale buketi alıp da gelir yıllardır. Ben kendimi bildim bileli, yemek masamızdaki vazoda hep lale olur..." Yüzümde bir gülümseme oluştu. "Sanırım onları özledim."

Annemle babamın ilişkisi benim ideal ilişki anlayışımdı. Babam annemi gerçekten hep incitmeden sevmişti, şu yaşıma kadar bir kere sesini yükselttiğini bile görmemiştim, ve ayrıca babam çok da eğlenceli bir adamdı, evin neşesi o diyebilirdim. Tabii, bir de küçük kardeşim Çınar vardı. O çok ayrı bir boyuttu, biraz yaramazdı. Ama sekiz yaşında olmasına rağmen çok çapkındı. Her gün okul dönüşünde yanıma gelip kızlarla yaşadığı olayları anlatırdı. Benden tavsiye alır, sonra yine bildiğini okurdu tabii orası ayrı.

Kaan'ın ilgili bakışları bendeydi, hava soğumaya başlamıştı, üşümüyor muydu o? "Lale demek," dedi, gözleri dudağımdaki belirsiz tebessümde uzunca oyalandı. Bu beni utandırmıştı. "Ne sırıtıyorsun öyle sen?" Gülümsemem büyürken onun da büyümüştü, esneme gibi birbirimize mi bulaştırmıştık? Çakır keyif kendi kendime güldüğüm sırada Kaan bir atak yaparak aniden kollarını bacaklarımın altından geçirdi. Dünyam bir anda dönerken dudaklarımdan bir çığlık kaçtı. "Ne yapıyorsun!" Midem ağzıma gelirken Kaan'ın kucağında olduğum gerçeğini bir on saniye sonra algıladım. "Delirdin mi indir beni!" Kaan'ın sıcak elleri soğuk bedenimle temas edince anlık bir ısındım, "Ay elbisem uçuşacak!" diye sinirle çığırdığımda Kaan'ın bir eli elbisemin eteğine gitti ve aşağı doğru çekiştirip, beni o şekilde kucağında sabitledi. Yakışıklı yüzü dibimdeydi şimdi. "Böyle iyi mi?"

Heyecanlanınca kekeleyen kızlara dönüşeceğimi biliyordum ağzımı açarsam, bu yüzden sadece sesli bir yutkunuş ve kafa sallaması olarak yanıt verdim ona. Neden kucağındaydım ve bana neden öyle bakıyordu? Ben kucağındayken yönünü denize doğru değiştirince hızlıca göğsüne tutundum. "Hayır hayır!" Düşündüğüm şeyi yapmayacaktı değil mi? "Sakın Kaan."

KAMP ATEŞİ (yarı texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin