Bölüm 15-16

655 85 88
                                    

15. Cilt: Elem
Bölüm 16

"Huh, sonunda."

Genç büyücü, damarlarında akan enerjinin daha da yoğunlaştığını hissettiğinde ayağa kalktı. Meditasyon sırasında etrafına toplanan fırtına bulutları ağır ağır dağılıyordu. Onca zaman sonra, rahatça ilerleyebileceği gelişimin zirvesine gelmişti.

"5. Kademe Büyücü İmparatoru..." dedi kendi ellerine bakarken. Tüm vücudunda deveran eden yıldırımlar, her zamankinden daha güçlü hissettiriyordu. "Eskiden Büyücü İmparatoru bu dünyanın tepesiydi. Dorn Revenmar krallığın en güçlüsüydü. Şimdi bakınca, bu seviye o kadar da yüksek gelmiyor. Sanki uzun bir merdivenin ilk basamağına çıkmışım gibi."

Beklediği güç hissini alamamıştı. Düşmanları Büyücü Ataları, Azizleri ve Tanrılarıyken İmparator olmak pek bir anlam içermiyordu. Daha fazlası gerekiyordu. Fakat şartları sağlamaktan biraz uzaktı.

"Hey," dedi kırık heykelin içinden çıkarken. Dışarı adımını attığı gibi sırılsıklam olmuştu. Yağmur tüm şiddetiyle devam ediyordu. Bardaktan boşanırcasına yağıyordu. "Beni çöle geri bıraksana."

Birkaç adım önüne peş peşe düşen yıldırımlar, çamurlu toprağı etrafa saçarken boyut kapısı belirdi ve yavaşça sonuna kadar açıldı. Mathias kapıdan geçmeden önce etrafına bakındı ama göz bandını göremedi. "Anlaşılan bantsız takılacağız. Zaten pek rahat değildi."

Kapıdan geçtiğinde, kendini çölde, miras boyutuna girdiği yerde buldu. Su içindeki kıyafetleri, kızgın güneş ışığı altında kurumaya başlamıştı bile. Doğu Diyarı'nın sıcaklığı, mirasın içinde beklediği, ne kadar olduğunu bilmediği, sürenin ardından garip hissettirmişti.

Ayağının altındaki harabeleri hissediyordu. Bu diyarın neden bunca harabeye sahip olduğunu merak etmekten kendini alamadı. Adım atılabilecek her yer bir harabenin bölgesiydi resmen. Antik Çağ insanları neden bu diyarı bu kadar tercih etmişti? Orta Diyar'da bu kadar harabe yoktu. Kuzeyde ise çok daha azdı. Doğuda sürüsüne bereket inşa edilmişti.

"Odaklanmak lazım."

Onca farklı enerji izini hissederken yola odaklanmak zordu. Çölün altında hareket eden her şeyi bile hissedebiliyordu. Gerçek Miras'ın algı sınırı onu aşmıştı.

Yürümeye başladı. Dakikalarca yürüdü. Bunu saatler takip etti. Nereye gittiğini veya ne için gittiğini bilmiyordu. İçindeki sıkıntıdan kurtulabileceği bir yer arıyordu belki de. Öyle bir yer var mıydı, hiçbir fikri yoktu.

"Öldürdüklerim gerçekten de ölmeyi hak etmiş miydi? Yoksa ben mi işin kolayına kaçıp onları öldürmeyi seçtim?"

Yoğun düşünceler eşliğinde akşam olana kadar yürüdü. Yakında çölün soğuğuyla karşı karşıya kalacaktı. Fakat bu durum aklına bile gelmiyordu.

Nihayetinde hissettiği tanıdık bir enerji, başını kaldırıp gökyüzüne bakmasına neden oldu. Kararmaya yüz tutmuş semalarda, hızla ilerleyen bir şey vardı. Saçtığı doygun turuncu renkteki alevler, bir roket gibi görünmesini sağlıyordu. İblis Mirası'nın enerjisi, Mathias'ın unutabileceği bir şey değildi.

"Esdras." dedi gökyüzüne bakarken. Kırık Kum'u yok ettiği söylenen Esdras. Tabii bunu söyleyenler Çöl Çıbanı'ndan gelenlerdi. Mathias hiçbir zaman onun sebepsiz yere bir şehri yok edeceğine inanmamıştı. Şimdi ise bunu kendisi sorma fırsatı vardı.

"Esdras!" Ellerini ağzının kenarlarına dayayıp bağırdı. Fakat Ateş İblisi Varisi, onu duyamayacak kadar yüksekteydi sanki. Üstelik belli bir yöne doğru hızla ilerliyordu. "Esdras!"

Mathias 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin