💘

155 16 0
                                    

"böyle iyi mi?"

Kafa salladım.

Konuşmadan hastaneye gitmiştik. Orada da zaten nayeon ve Han inmişti. İkimiz konuşmadan geri eve gelmiştik. Peki kalan 2 ayımızda ne yapacaktık? Ne yaşayacaktık?

Yatağın kenarına oturdu "araba sorduğum soru" dedi bakışlarım ona döndü "cevabını alabilir miyim?"

"senin için bu kadar önemli mi ki? Öpsen ne olacak öpmesen ne olacak?"

"önemli!"

Anlamayarak ona baktım. "benim için sen önemlisin. Ne zaman oldu bilmiyorum ama önemlisin benim için işte."

Anlamayarak sordum "önemli miyim?"

Ayağa kalktı "her şeyden çok hemde. Bundan ne anlamak istiyorsan anlayabilirsin." kapıya yaklaştı, kapıyı açtıktan sonra bana baktı "istersen sana aşık olduğumu bile düşünebilirsin çünkü buna izin veriyorum."

Gözlerim büyürken ne yapacağımı bilemedim.

Lıa nin ölümünden 3 ay geçmişti. Kockoca üç ay! Mutlu gözüküyordum ama içimden kan ağlıyordu. Kimse yokken lıa vardı. Kesinlikle öyle sıradan bir hayvan değildi. Benim lia'mın diğer kedilerden ayıran özelliği uzun zamandır hasta olmasına rağmen bana belli etmemeye çalışmasıydı. Beni üzmek istemiyordu. Diğer insanların aksine o beni düşünmüştü.

Anlaşmalı evliliğimizin de bitmesine 6 hafta kalmıştı. Peki bu 10 buçuk ay nasıl geçmişti?

Oturduğum çimenlerin yanına gelen felix'e baktım. Onlara gelmiştik.

"üzgünsün. Bir sorun mu var? Minho ile mi tartıştın?"

"hayır" dedim bakışlarımı çime indirerek "sadece lıa nin bugün ölmesinden 3 ay geçtiği gün Ve... İster istemez üzülüyorum."

Elini omzuma koydu "birde şu tarafından bak en azından gittiği yerde mutlu."

Yüzüne baktım "ama hayvanlar öldüğünde direk dünyadan silinir." bunu demem ile birlikte yüzü düştü, önüne döndü.

"üzgünüm."

"üzülmeni gerektirecek bir şey yapmadın"

"ben cidden özür dilerim."

Ona döndüm. Gözünden bir yaş süzüldü. İyi de neden? Ne olmuş ya da ne yapmış olabilirdi?

Ağlaması hızlandı, elini yüzüne götürerek kapadı. Felix... Ne yapmış olabilirdi, Özelikle benden özür diliyorsa? Kafamda ki soru işaretlerini bırakıp omzuna dokundum bana bakması için.

Dönüp bana baktı "ben cidden üzgünüm. Böyle olsun istemedim! Yemin ederim. Bilmiyordum! Bilseydim yapmazdım! Yemin ederim."

"felix... Benden özür dileyecek ne yaptın?"

Bir süre sustu, ağlaması durdu "yanlışlıkla lıa'nın ölümüne sebep olmuştum. Ona yanlış mamayı vermiştim. Bizimkilerin sevdiği mamayı vermiştim ona. Ama içindeki bir şey ona dokunmuş olmalıydı. İlk size geldiğim zaman mama vermek istemiştim. Yanımda da bizim kedilere Aldığım mama vardı. Ama isteyerek yapmadım. Ben istemezdim böyle olsun. "

Ona bağırıp ya da çağırmazdım. Gözümden yaş aktı. Çimlere baktım ve sakin ses tonumu kullanmaya çalışarak konuştum "felix, gidebilir misin?"

Burnunu çekti, ayağa kalktı. "üzgünüm, lütfen beni affet." diyerek uzaklaştı yanımdan.

Göz yaşlarım yanağımdan süzülürken almasına izin verdim. İçeride kalmasından iyiydi. Zaten kimsenin umrunda değildi.

Christopher, çabalıyordu kardeşine tekrardan sahip çıkmak istiyordu. Artık onu affetmiştim. Kimsem yoktu 6 hafta sonra arkadaşım nayeon dışında.

Gelen mesaja tıkladım

Unuttun mu, bugün pijama partisi yapıcaktık. Neredesin? Hala Minho nun ailesinde misin?

Unutmadım, birazdan
gelirim. Ama gelemeye
bilirim de

Yazıp telefonu kapattım. Göz yaşlarımı sildim ve oturduğum yerden kalktım.

Minho yanıma geldiğinde gözlerimin kızarmamış olduğunu umuyordum.

Ne yapacağımı bilemiyordum. Onun gözlerine bakıyordum, o da benim gözlerime. 6 hafta sonra yollarımız ayrılacaktı.

Bir şey demedi, sadece sarıldı

Belki de tek ihtiyacım buydu

Kollarımı onun omzuna sardığımda bir elini belimden ayırıp saçlarımı okşamaya başladı. Bu beni iyi hissettirmişti. Hemde fazlasıyla

"ne olduğunu bilmiyorum ama kimsenin seni üzmesine izin verme, küçük kızım."

Bu kelime...

Küçük kızım!

İlk defa bana denen bir şeyi sevmiştim.

Benden ayrılıp yüzüme baktı. "bana hep güzel kızım de olur mu?"

Gülümsedi ve burnunu burnuma sürttü "her zaman derim." gülümsedim. Elimi sıkıca tuttuğunda ona döndüm içeri eve giderken, anlaşmalı evlilik yapıp mutlu olmak sadece flimlerde ve dizilerde değil miydi bi tek?

Minho, sen gerçekten özelsin. Umarım hep kalbimde, ve yanımda olursun.

Arabada giderken konuştu "istersen gitmeyebilirsin. Yoruldun zaten."

"aslında yorgunum."

Güldü "o zaman rotamız evvv" Bu haline ona bakıp güldüm. Gerçekten tatlıydı. Ona karşı olan hislerim her geçen gün artıyordu. Ama sen bilmeyeceksin. 6 hafta sonra hissetmeyeceksin.

"tatlısın."

Ne dediğimin farkına varıp hemen cama yasladım kafamı. O da bana baktı, yani ben öyle hissettim. Ona bakmak istiyordum ama utanıyordum!

Gülme sesi duyduğumda bende bu aptallığıma sövdüm. Bunu yapmayacaktım. "sende fazla tatlısın." Bi an için nefesimin kesildiğini Sandım. Ona yavaşça döndüğümde o da bana döndü ve hafifçe gülümsedi. O gülümsemeyi yaptı! Kalbim tekrardan hızlı atmaya başladı.

Yanaklarımın, yüzümün, bütün vücudumun Yandığını hissettim. Ama öyle böyle yanmak değil.

"teşekkür ederim."

"teşekkür etmene gerek yok, ben gerçekleri söylüyorum. Hayatıma girdiğin andan beri çoğu şeyi değiştirdin bende iyi anlamda. Ve teşekkür etme, benimle kal. Bu bana yeter,Rena."

Bu neydi?

İltifat mıydı?

Ne olarak kabul etmeyeliydim?

Bir dakika!

Birkaç ay önce, bana "istersen sana aşık olduğumu bile düşünebilirsin çünkü buna izin veriyorum." demişti. Yoksa, düşündüğüm şey olabilir miydi? Cidden mi? Hadi canım, sende!

Ama ya sevmiyorsa?

Ben bilmiyorum, ne hissediyorum?

O bana sarıldığında, yakın olduğumuzda, elimi tuttuğunda böyle sanki solan çiçekler açıyor, güneş doğuyor, havai fişekler uçuşuyor, patlıyor gibi. O üzülünce bende üzülüyorum. O yorgun olduğunda bende yorgun oluyorum.

Zıt kutuplardık. Zıt kutuplar felekati mi getirirdi yoksa neşeyi, huzuru mu getirirdi?

Gözlerim ağırlaşmaya başlamıştı. Son kez yola baktım ve gözlerim kapandı. Bugün yorulmuştum. Felix'in dedikleri beni üzse de onun kalbini kıramazdım ne olursa olsun. Felix pişman olduğunu gayet belli etmişti.

Bu kurgum neden pek okunmadı hiç anlamadım ama bölüm atmaya devam edeceğim. Bayağı tas

cover me/ Lee minho Where stories live. Discover now