💘

85 14 2
                                    

Chan evden çıktıktan sonra Felix'i buluşmak için tekrar aradı. Felix hemen geleceğini söyledi. Nayeon ve Chan beklerken ikisi de huzursuz hissediyordu.

"Delireceğim cidden de! Gidelim polise Chris. Ne bekliyoruz? Bildiğin kıza şiddet uyguluyor. Belki de zorla da dokunmuştur. Yah! Cidden! Rena nasıl dayanıyor anlamıyorum. Ne için yapıyor bunu?"

"Bilmiyorum ama çabuk olmalıyız. Hem kanıtımızda var artık."

"Bir dakika sen onun için yanımdan kalktın, değil mi? Aferim. Bu işimize yarayabilir."

Felix geldiğinde ses ve görüntüleri göstermişti ona. Üçüde sinirlenmeden edememişti. Özellikle de Chan pişmanlık duymuştu seungmin gibi biri ile arkadaş olduğu için.

"Daha ağrılarını yaşarsın.. Önceden de yapmış. Bunu anlayabiliriz bu cümleden. Ama Bu ne cidden! Sen benimsin ne ya? Bide sarılmış özür diliyor. Ve kolunda ki yaralar.. Ne Yapacağız Chris?"

Chan nefes verdi. "Bilmiyorum. Ama çabuk olmalıyız. Sen şuan Minho'ya dikkat et, bir şey deme."

.
.
.

Minho, her zaman ki gibi içmeyeceğim diyerek içmişti bütün şişeyi. Asla iyi de güçlü de değildi. Kalbi çok acıyordu. Neden uzun uzun sarılmadı, neden uzun uzun sarılamadık diye düşündü.

Kalbi çok acıyordu. Anlatamıyordu kimseye. Sağlığı kötüleşiyordu ve kilo da vermişti. Ailesi endişeleniyordu ama Minho her seferinde kapıyı kitliyordu. Ara sıra kriz geçirip etrafı dağıtıyordu.

Cidden kötü bir hale gelmişti

Kafası iyi değildi ruhen. İyi gibi gözükecekti. Normalde evde çalışıyordu. 1 yıldır hiç dışarı çıkmamıştı. İlk defa bugün çıkmıştı. Sabah çıktığı gibi de rena'yi görmüştü sonra da şirketinde görmüştü. Kalbi nasıl dayanacaktı bunlara?

Bazen sokak lambasıymışız gibi hissederiz. Herkesi aydınlatıyor ama kendini asla aydınlatamıyor. Birileri yanına hep geliyor ama geçici, hepsi gidiyor. Bir kedi geliyor ya da köpek orada duruyor bir şey de yapmıyor sadece duruyor. Sonra bir bakıyoruz o da gitmiş..

Bazen de sıkışmış gibi hissederiz. Ne yapacağını bilemez, çaresiz. Ama illa ki bir kaçış yolu vardır diye düşünürüz. Aslında kaçış yolu değil aradığımız bir ışık. O karanlıkta bize ışık olabilecek, varlığını hissettirecek birini arıyoruz.

Bazen de hiçbir şey hissetmeyiz. Duygularımızı bastırıp daha da kötüleşiriz. İçimize atmaktan, sessizce ağlamaktan kendimizden geçeriz. İçtiğimizden değil, yorulduğumuz için.

Ne gördük şu dünyada kötülükten gayri? Merak etmeyin, unutuldukça unutacağız. Elbet bir gün geçecek bunlar..

Bitirdiği ikinci şişeyi yere bıraktı. Annesi ve babası kapıyı zorluyordu. Gerçekten çok mu sevdi o kızı diye düşündü babası. Evet, çok sevmişti. Hemde çok sevmişti. Unutur dedi herkes. Unutsaydı 1 yılda unuturdu zaten.

"Minho! Oğlum aç kapıyı lütfen. Endişeleniyoruz senin için."

Minho burnunu çekti. Gözleri kızarmış, solmuştu yüzü. Üçüncü şişeyi aldı başına dikti. İçemedi çok ağlamaktan. Şişeyi bıraktı kenara.

Babası konuştu bu sefer "Minho eğer kapıyı açmazsan kapıyı kıracağım. Ve bilirsin ki bunu yaparım!"sesini yumuşattı." Oğlum lütfen kapıyı aç.. "

Minho zorla kalktı yerden. Sendeliyordu ve başı da dönüyordu. Bulanık oluyordu çevresi buna rağmen kapıyı açmayı başardı.

Anne ve babasının yüzü düştü. Gerçekten beter bir hale gelmişti. İlk defa oğulların böyle olduklarını gördüler. Onların daha çok canı acımıştı belki de.

Babası oğlunun kolundan tuttu. "Oğlum.. Kendine ne yaptın böyle?" minho'nun gözünden yaşlar düştü. "Oğlum yapma böyle. Bizi de üzüyorsun." annesi gerideydi. Adım atamıyordu. Eğer Minho böyle ise rena nasıldır diye düşündü. Oğlunu böyle görmek istemiyordu. Gözleri dolmuştu.

"Anlamıyorsunuz beni! Kimse anlamıyor! Canım yanıyor! Iyiymiş gibi gözükmekte yoruldum! Gözümün önünde.. " nefesi kesilmişti. Nefes almaya çalıştı. "Gözümün önünde öptü onu! Elini tuttu! Gözümün.. Gözümün önüne soktular o görüntüyü!"

Kolunu çekti ve şişesinin yanına gitmeye çalıştı. Şişesini alıcak iken babası elinden şişesini aldı. "Bırak şu şişeyi! İçince ne olacak?"

"unutacağım! Unutacağım o görüntüleri!"

Şişeyi almaya çalıştı babası şişeyi annesine verdi. Annesi şişeleri yerden aldı ve kenara koydu. Minho gözünü kapattı. Tekrardan kriz geçirecekti. "Ben yoruldum.. Yoruldum!" gözünü açtı.

Etrafı dağıtmaya başladı babası onu tutmaya çalıştıkça daha çok kötüleşiyordu. "Dur artık! Kendine zarar vericeksin! Dur artık Lee minho!"

Minho, babasını kendinden uzaklaştırdı. Babası yere düşmüştü. Annesi ne yapacağını bilemedi. Eşine baktı. İğneyi alıp gelecekti. Onun halletmesi için baktı ona. Eşi kafa sallayınca odadan çıktı.

Minho, eline vazoyu alıp yere attı. Anında parçalanmıştı. Aynı kalbi gibi. Gözünden yaşlar durmaksızın akıyordu. Tükenmişti artık.

Babası yerden kalktı. "Oğlum kendine gel artık. Bu sen değilsin. Eski Minho'yu istiyorum."

Minho babasına baktı. "Bende rena'yi istiyorum. Mutlu anılarımızı istiyorum.."

Babası dona kaldı. Bunu demesini beklemiyordu. Minho kendine gelemiyordu. Yerdeki vazo parçasını eline aldı. Babası öne-ona doğru adım attı "Oğlum dur!"

"Dayanamıyorum baba"

Annesi odaya geldiğinde şoka uğraşmış gibiydi. Bu kadar ileri gideceğini düşünmemişti. Eşiyle göz göze geldi ikisi de endişeleniyordu cidden. Duyulan kapı sesi ile Minho kafasını çevirdi. Babası bunu fırsat bilerek elinden kırık parçayı aldı, eli çizilmişti ama bir şey hissetmemişti.

Minho'nun iki kolundan tuttu sıkıca. Annesinin iğneyi çıkartıp ona doğru geldiğini görünce bacaklarını istemediğini belirterek sallamaya başlamıştı.

"İstemiyorum anne! Anne lütfen! Yapma bunu! Anne ben deli değilim lütfen!"

Annesinin gözünden yaş düşmüştü "Çabuk ol lütfen" eşinin sesi ile iğneyi oğlunun koluna batırdı.

Minho annesine hala yapmamasını sayıklıyordu. "anne.. Hayır, anne. Ben.. Deli değilim.. Lutf-" birkaç dakika içerisinde ıgnenin sayesinde uykuya geçmişti.

Babası oğlunu yatağına yatırdı. Bunun nasıl son bulacağını bilmiyordu. O kız olmadan düzelemezdi. Minho'nun babası eğer bir şey olmuyorsa zorlamış ise vazgeçerdi. Her şeyi deneyip eğer bir şey olmuyorsa başka bir şey yapmazdı. O türden bir adamdı.

Eşi ile odasından çıktı. Oğullarının son dediği cümleler hiç çıkmıyordu eşinin aklından.

Merdivenden çıkan Felix anne ve babasını görünce durdu garipseyerek. "anne? Baba?" diye sordu bu hallerine karşı. Kardeşinin krizi yüzünden böyle olacağını tahmin ediyordu ama öyle olmamasını umdu.

"yoksa yine mi kriz geçirdi?"

Annesi kafasını salladı. "Maalesef, oğlum. Daha da kötüleşiyor. Yakında intihar edecek diye korkuyorum. Rena nasıl? Minho böyleyse o nasıl? Biliyor musun?"

Nefes verdi Felix "O da iyi değil. Ama yakında halledeceğim her şeyi. Kardeşim ve Rena kavuşacak. Çilli çocuk bunu onlar için yapacak."



cover me/ Lee minho Where stories live. Discover now