4

189 35 34
                                    

"Herşey tamam değil mi? Bir eksik yok?" Minho tekrar tekrar kontrol ettiği sofrayı yeniden gözden geçirirken, Peter sesli bir nefes verdi dışarı.

"Kediciğim," Peter onun yanına adımladı, dibinde bittiği mühürlü eşinin yanaklarından tutarak kendisine bakmasını sağladı. "Bin kez kontrol ettin. Hiçbir eksik yok." Minho dudaklarını birbirine bastırıp başını eğdi.

"Herşeyin mükemmel olmasını istiyorum. Yeterince berbat ettim zaten. Tanrım, gerçekleri öğrendiği zaman yüzüme bile bakmayacak. Beni istemeyecek." Minho'nun sesi titremeye başlarken, aklına akın eden senaryolardan dolayı gözleri dolmuştu.

Bu beş ayda tek sığınağı olan kollara, Peter'a sığındı yine. Kollarını karşısındaki villianın beline sararak yüzünü boynuna gömdü. Peter buruk bir ifadeyle kollarını onun sırtına sardı, sevdiği adamın ağlamasını görmek canını yakıyordu. Minho karşılık aldığında burnunu çekerek biraz daha sokuldu mühürlü eşine.

"Lütfen böyle düşünüp de üzme kendini. Sen onu korumak için yaptın. Jeongin senden vazgeçmez." Dibindeki saçlara kokulu bir öpücük kondurdu. Minho ona sardığı kollarını yerinde tutarken, başını gömüldüğü boyundan kaldırdı.

"Gerçekten mi?" Minho'nun hafif kızarmış iri gözleriyle, alttan alttan bakarak bir çocuğun masumiyetiyle sorduğu soruya karşı gülümsedi Peter.

Başını olumlu anlamda salladı. Minho'nun göz yaşlarını silip elmacık kemiklerini okşadı. "Şimdi sil bakalım aklındaki kötü düşünceleri. Jeongin birazdan gelir-" Peter daha demeye kalmadan çalan zille Minho hemen ayrıldı ondan.

"Geldi!" Hızlı bir şekilde saçına düzen verip kıyafetlerini çekiştirdi. "Nasıl görünüyorum, kötü gözükmüyorum değil mi?"

"Gözümü kırpmadan saatlerce bakabileceğim kadar çok güzelsin." Peter onun bedenine bakmadı bile. İçi yıldızlarla ve koca bir evreni bulunduran gözlere bakarak söylemişti. Minho onun sarhoş bir gülümsemeyle söylediklerine bakışları kaçırdı. Gülümsemesini bastırmak için dudaklarını birbirine yapıştırdı.

"Ben kapıya bakayım en iyisi." Minho boğazını temizleyip kapıyı açmaya gitti.

Peter onun arkasından bakarken sadece kendinin duyabileceği şekilde kısık bir sesle konuştu. "Kaç bakalım kedicik. Nereye kadar kaçabileceksen kaç. Eninde sonunda kendi ayaklarınla geleceksin bana." Kıkırdayarak onun arkasından gitmeye başladı.

Minho derin bir nefes alıp verdi. Tanrıya sayamadığı kadar dualar ederken içinden, tüm cesaretini toplayarak açtı kapıyı. Jeongin sonunda açılan kapıyla sabırsız gülümsemesini genişletti. Minho'nun hoşgeldin diyişine karşılık vererek elindeki çikolataları verecek iken duraksadı.

İkili yanlarına gelen Peter'a dönüp bakmamışlardı bile, odakları yalnızca birbirlerindeydi. Jeongin, Minho'yu gördüğünde boynunda keskin bir acı hissetti. Dişleri arasından acı dolu bir nida çıkarken, yüzünü buruşturup boynunu tuttu. Minho anlık gözünün karardığını hissederken dengesini korumak amaçlı kapı pervazına tutundu. Hızlanan nefeslerini ve kalbinde hissettiği sızıyı kontrol etmeye çalıştı.
(😭)

Minho aynı hissetmeyeceğini sanmıştı ama hayır. Yıllar önce kaybettiğini sandığı oğlunu tekrar ormanda gördüğünde de, aylar önce savaş meydanında can verdiği küçük tilkisini görmenin de süresi ne kadar farklı olursa olsun aynıydı hissettirdikleri.

"Hoşgeldin Jeongin." Peter olaya müdahale ederek, kapı pervazına tutunan eşinin belinden tutarak yanına çekti ve kendisinin destek olmasını sağladı. "Sizli bizli konuşmadım ama, rahatsız olur musun?" Jeongin sonunda bakışlarını Minho'dan çekebildiğinde gözlerini kırpıştırıp Peter'a döndü.

Power And War 2// HyunınWhere stories live. Discover now