5

220 38 44
                                    

Jeongin'in çorbası, duyduğu cümleyle boğazında kalırken öksürdü. Minho endişeyle kalkarak onun sırtını hafifçe pat patladı ve ovaladı. Peter'da ayağa kalkıp sürahiden su doldurdu hızlıca. Minho öfkeli bakışlarını ona yönelttikten sonra elindeki suyu aldı. Peter sessiz bir özür mırıldandı.

"İyi misin tatlım?" Minho, öksürükleri dinmiş oğlunun sırtını sıvazlamaya devam ederken yüzüne doğru hafifçe eğildi endişeli gözlerle. Jeongin onun neden bu kadar panik yaptığını anlayamaz iken gülümsedi kısaca.

"İyiyim efendim, sağolun." Jeongin yanında dikilmeye devam eden Peter'a saniyelik, yandan bir bakış attı. Söylediği şeyin şaka olmasını diledi.

Minho'nun içi rahat etmese de, fazla dikkat çekmemek için yerine oturdu eşiyle. Jeongin verilen suyu sakinleşmeye çalışarak içerken, Minho sahte olduğu belli olmayan bir kahkaha attı. Sahte bir şekilde kahkaha atarken, masanın altından yanında oturan Peter'ın bacağını cim cikledi. Peter ses çıkartmamak için alt dudağını ısırdı.

"Eşim Peter çok şakacıdır." Minho Peter'ın kolunu tutup ona döndü. Yüzündeki yapmacık gülümseme yerli yerinde dururken sıktığı dişleri arasından konuştu.

"Öyle değil mi hayatım?" Peter, bacağındaki tutuşun sertleşmesiyle tepki göstermemek için büyük bir çaba sarf etti. O da Minho'ya gülümseye çalışarak konuştu.

"Evet evet." Daha sonra Jeongin'e dönüp güldü yalandan. "Çok şakacıyımdır ben." Minho ona son kez gülümseyerek baktıktan sonra, gözlerini ve elini çekti. Peter bacağındaki tutuşun kaybolmasıyla rahat bir nefes verdi.

"Peter, eski eşimden pek haz etmezdi de. O yüzden öyle söyledi." Jeongin rahatlarken kıkırdadı.

"Bir an gerçek sandım." Elini normalin aksine hızlı bir şekilde atan kalbine götürdü. Minho, ufak kıkırtılarını duymayı özlediği oğluna özlemle baktı.

Yemeklerini yemeye başlamışken Peter sohbet açmak niyetiyle Jeongin'e soru yöneltti. Aynı zamanda, Jeongin'den bakışlarını çekemediği için doğru düzgün yemeğini yememiş olan eşinin sırtına attı elini. Minho sırtında hissettiği güven verici elle, kendisine gülümseyerek bakan Peter'a baktı.

"Veterinerlik yaptığın kliniği sen mi açtın?" Minho bakışlarını oğluna çevirdi.

"Benim üzerime olarak gözükse de babam açtı. Üniversiteden mezun olduktan sonra sıkıntı yaşamayım diye açtı. Zaten annem ve babamı görmüşsünüzdür. Onlarla birlikte alt katınızda yaşıyorum." Jeongin bitmek üzere olan çorbasından bir kaşık aldı.

"Aslında bu zamana kadar hep ben sıkıntı yaşamayım diye, bana böyle iyiliklerde bulundular. Üvey olduklarına inanmakta zorlanıyorum bazen." Jeongin gülümseyerek anlatırken Minho başını yemeğine gömmüş, Peter'da onun sırtını sıvazlıyordu.

"Gerçek ailemden daha fazla koruyup kolladılar beni. Onlar ne kadar teşekkür etsem az." Daha sonra gülümsemesi buruk bir hâl aldı. "Gerçek ailem beni terk etmeyi seçmiş iken, onların beni bırakmamış olması tarif edemeyeceğim şekilde bir mutluluk oluşturuyor içimde." Minho onun dedikleriyle omuzlarını düşürdü. Canı yanıyordu. Oğlundan böyle sözleri duyuyor olmak, suçluluk hissini ağırlaştırıyordu.

"Peki gerçek ailen," Minho boğazının tıkanmasına neden olan yumrunun gitmesi için yutkundu. Dolmaması için uğraş verdiği gözlerini Jeongin'e çıkardı. "Seni bulduğunda, yanına geldiğinde istemez misin onları?" Jeongin başını iki yana salladığında, Minho nefesinin kesildiğini hissetti.

"Açıkçası beni bırakan bir aileyi istemiyorum. Sonuçta benim yanımda olabilirlerdi ama onlar yetimhaneye bırakmayı tercih ettiler." Minho zoraki bir şekilde gülümsedi.

Power And War 2// HyunınWhere stories live. Discover now