16

193 26 13
                                    

"Biz eve geçsek iyi olur aslında. Akşam olmak üzere." Hyunjin birlikte, yolu yarılamış olduğu Jeongin'e döndü. Jeongin'in ormanı turlayan düşünceli bakışları onu buldu.

"Peter abiyi nasıl kurtaracağımı anlatmayacak mısın?"

"Yarın gelirim, sakin kafayla anlatırım. Hem seninde babanla konuşacakların vardır." Jeongin kaşlarını çatarak reddecek iken, Hyunjin onun konuşmasına izin vermeyerek gülümsedi. "Konuş onunla Jeongin. Babana sırtını dönme." Hyunjin onun sırtını sıvazlayacak iken durdu. Jeongin muhtemelen kendini geri çekerdi. O yüzden bu düşüncesinden vazgeçti.

Jeongin bir kaç dakikanın ardından sesli bir nefes vererek başını olumlu anlamda salladı. "Konuşacağım." Hyunjin'in silinmeyen gülümsemesine saniyelik baktıktan sonra, onun tarif ettiği yoldan gitmeye başladı. Halbuki önceden olsa gülümsemesinden öper, tebessümünü izlerdi dakikalarca. Ancak şimdi yalnızca acı veriyordu.

Hyunjin'in tarifi üzerine geldikleri iki katlı, betondan yapılmış, dışı bebek mavisinden ve pencerelerin kenarlarının pembe renkten boyandığı ev tanıdık gelmişti Jeongin'e. Evin etrafını saran çitlerin rengi kahverengi iken, kapının üzerinde iki el baskısı vardı. Büyük olan elin rengi kırmızı, hemen yanındaki küçük olan elin rengi de bebek mavisiydi. Bahçe oldukça genişti, evin arka tarafında ufak bir park bulunuyordu tahtalardan yapılan.

Jeongin hatırlamıştı bu evi. Hyunjin ile birlikte tasarladıkları, hayalini kurdukları evdi. Evlendiklerinden, düğünleri yapıldıktan ve bebekleri doğduktan sonra kalacakları evi tasarlamışlardı. Jeongin'in dudaklarında ondan habersiz bir tebessüm oluştu.

Hyunjin tahta kapıyı açarken bebek arabasını da beraberinde götürüyordu. Arkada kalan Jeongin ise dudaklarındaki tebessümle evi ve etrafını inceliyordu. Yalnızca bir şey eksikti. Bahçedeki çeşitli çiçekler ve çitleri sarmalayan sarmaşıklar. Yapacağı şeyden emin olamayarak alt dudağını ısırdı daha sonra elini çitin üzerine koydu.

Elini koymasıyla, geniş kare şeklinde dizilmiş çitlerin üzerinde sarmaşıklar yer edinmişti. Sarmaşıkların üzerinde oluşan çuha çiçeklerine karşı gülümsemesi büyüdü. Hyunjin'i takip ederek bahçenin içine girdiğinde, ortadaki taşlı uzun şeridin her iki yanında bulunan topraklık alanda da çiçekler oluşturdu. Bazı yerleri boş bıraktı. Çünkü oralara çeşitli tohumlar ekilecekti.

Hyunjin oluşan yeniliklerle gözlerini kırpıştırarak Jeongin'e döndü. Jeongin'in bakışları da ona dönmüştü şimdi. Jeongin gülümsemesini silip boğazını temizleyerek yüzünü ciddi bir ifadeye bürüttü.

Bakışlarını başka tarafa çeviren bedene geniş bir gülümseme verdi Hyunjin. Geldikleri evin dış kapısını da açarak bebeğini arabanın içerisinden alıp kucakladı. Tam içeri girecek iken, Jeongin onu durdurdu.

"Bekle! Şey, bugün benimle kalsa?" Hyunjin ilk önce kolundaki ele, daha sonrada beklentiyle kendisine bakan bedene baktı. Yüzünden silinmeyen gülümsemesiyle gözlerini yumup açtı.

"Ben eşyalarını hazırlayayım. Sende gelsene içeri." Jeongin kararsız kaldı bir süre, daha sonra başını olumlu anlamda sallayarak evin içerisine girdi.

Hyunjin kucağındaki bebeğini Jeongin'e vererek, yatak odasına ilerlemeye başladı. Onların arkasından gelen küçük tilki ise, Hyunjin'in yaptığı küçük yatağına gitti. Yatağının önünde ki su dolu kaba soktu başını. Susuzluktan ölmek üzereydi! Jeongin küçük tilkinin bu haline kıkırdağında, kulağının dibinden gelen saniyelik gülme sesiyle kucağındaki bebeğine baktı.

Kendisine bakarak saniyelik gülen bebeğinin tombul yanağını öptü, başından hafifçe baskı uygulayarak koynuna yaslanmasını sağladı. Jeongin, Hyunjin'in peşinden giderken etrafı inceliyordu meraklı bir şekilde. Her şey aynıydı. Eşyalar, duvarların rengi, dizayn... Hepsi hayal ettikleri gibiydi.

Power And War 2// HyunınWhere stories live. Discover now