0.3 💌

157 33 17
                                    

Taeyong panoda asılı duran kağıda suratını buruşturarak baktı.

"Jung Yoonoh... şu burnu yere düşse eğilip almayan ego prensi Jung Yoonoh mu yani?"

Mark bakışlarını kendi isminden çekerek Taeyong'un isminin yazılı olduğu satıra çevirdi. "Evet hyung tam olarak o Jung Yoonoh."

"Tanrım neden? Neden o kibirli herifle ortak olmam gerekiyor?" Elini öfkeyle pembe saçlarından geçirdi.

"Hocayla konuş istersen."

Ofladı, canı gerçekten sıkılmıştı. "Hiç uğraşamam, hem Bayan Lee'yi tanımıyor musun itiraz kabul edeceğini hiç sanmıyorum."

Sınıfa girerek sırasına oturdu. Fotoğrafçılık dersi Taeyong'un en kötü olduğu dersti o yüzden bu projeden yüksek almalıydı fakat hiç sohbetinin olmadığı okulun en soğuk ve havalı çocuğuyla nasıl bir proje yapabilirdi bilmiyordu.

Düşünceleri kapıda oluşan hareketlilik ile dağılırken bakışları sınıfa giren arkadaş grubuna kaydı. Jung Yoonoh suratında kendini beğenmiş bir gülümseme ve elinde tuttuğu basketbol topuyla sırasına doğru ilerlerken Taeyong onun ne kadar itici olduğuna dair bir şeyler mırıldanıyordu kendi kendine.

"Hyuck çok güzel değil mi?"

Bakışlarını yanında oturan arkadaşına çevirdi, kaşları çatılıydı.

"Ne?"

Mark'ın bakışları Yoonoh'un arkadaş grubunda bulunan Hyuck'da takılı kalmıştı. "Şu ten rengine bak turuncu kazakta ne kadar yakışmış."

"Sen hâlâ mı o çocuktan hoşlanıyorsun?"

"Hyung..." Mark heyecanlı bir ifade ile Taeyong'a döndü. "Onunla ortak oldum."

"Gerçekten mi?" Taeyong kendi ortağını dert edinmekten Mark'ın ortağına bakamamıştı bile.

"Bu bir fırsat artık ona ondan hoşlandığımı itiraf edebilirim."

"İyi şanslar..." Taeyong Hyuck'a bakarken suratını buruşturdu. "Çok ihtiyacın olacak."

O sırada bayan Lee sınıfa adımlamış ve proje hakkında birkaç şey anlatarak derse başlamıştı. 2 saatlik dersin ardından Taeyong sınıftan çıkmak için ayaklandı. Eşyalarını krem rengi sırt çantasına doldurmuş tam çıkacaktı ki "Taeyong hanginiz?" İşittiği şey ile duraksadı.

Jung Yoonoh elindeki basket topunu sektirerek bakışlarını sınıfta gezdiriyordu.

"Benim?" Taeyong soğuk bir ses ile yanıtladığında Yoonoh sektirdiği topu havada yakalamış ve bir iki adım atarak Taeyong'un önünde durmuştu.

"Bugün saat 4'de kütüphanede ol."

Sonrada cevap dahi beklemeden çıkmıştı sınıftan.

Taeyong ise birkaç saniye idrak etmek istercesine duraksamış, kirpiklerini kırpıştırarak sınıftan çıkan çocuğun arkasından bakmıştı.

"Bu neydi şimdi?"

"Hyung galiba saat 4'de kütüphaneye çağırıyor seni."

Göz devirdi. "Orasını anladık, ama bu nasıl bir tavır böyle? Neredeyse 2 yıldır aynı sınıftayız daha adımı bile bilmiyor inanabiliyor musun Taeyong hanginiz diye sordu!"

"Çok takma hyung, Jung Yoonoh işte üniversitenin popüler soğuk çocuğu seni tanımasını mı bekliyordun?"

"Salak mısın Mark! En azından aynı sınıfta olduğun insanı tanırsın. Ayrıca neyim varmış benim ha?"

Mark dudaklarına görünmez bir fermuar çekerek konuşmayı keserken, Taeyong öfkeli bir nefes vermişti. "Her neyse..." Sınıftan çıkmak için kapıya yöneldi. "Pislik herif gerçekten ego yığınından başka bir şey değil sinir hastası olmazsam iyi!"

 
  ꒰ა ☆ ໒꒱

   ꒰ა ☆ ໒꒱

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
which yong? // jaeyong Where stories live. Discover now