0.8 💌

149 30 22
                                    

"Mark bırak beni maç falan izlemek istemiyorum." Taeyong mızıldanarak saçlarıyla uyumlu olan pembe atkısını biraz daha yukarı çekti ve üşüyen dudaklarını iyice kapattı. O kibirli herifi görmek istediğinden emin değildi.

İkilinin karlı zeminde yürürken kalın botlarıyla çıkardıkları ses dışarıda duyulan tek sesti.

"Hyung hadi ama lütfen, Hyuck kesin oradadır onu görmek istiyorum lütfen. Hem maç değil antrenman sadece, salon kalabalık değildir. Sen eskiden severdin maç izlemeyi ne oldu?"

"Artık sevmiyorum."

Dudaklarını atkısından kurtardı ve derin bir nefes verdi Taeyong. Sıcak nefesi soğuk havaya karışarak bir buhar bulutu oluştururken, "Hyuck senin proje eşin değil miydi?" diye bir soru yöneltti önce. Mark omzunu silkerek "Proje için bir araya gelmemize daha var hyung." diyincede gözlerini devirmiş "İyi." demişti sert ses tonuyla. "İyi gidelim."

"Süpersin hyung." Mark neşeyle sırıtarak okulun kapısından içeriye girmiş ve oradanda adımlarını spor salonuna çevirmişti.

İkili büyük spor salonunun kapısını araladıklarında kulaklarına çalınan ilk ses basket koçunun sesiydi. Takım yakın zananda yapılacak olan üniversiteler arası basketbol yarışması için antrenman yapıyorlardı. Hızlı adımlarla koltuklardan birine oturmuş etrafı süzmeye başlamışlardı. Salon kalabalık değildi, kendileri gibi birkaç öğrenci antrenmanı izlemeye gelmişlerdi sadece.

Taeyong sahada top sektiren kişiye odakladı bakışlarını Jung Yoonoh kırmızı forması ve terden alnına yapışan saçlarıyla gerçekten yakışıklı gözüküyordu. Beyaz teni terden ışıl ışıl parıldıyor, kaslı kollarındaki damarlar topu her kavradığında daha da belirginleşiyordu.

Ah... Taeyong iç çektiğinin farkında bile değildi.

"Burası biraz sıcak mı oldu?" Boynuna sardığı pembe atkısını çıkardı ve saçlarını gelişigüzel düzeltti.

"Yoo hyung gayet normal." Mark bakışlarını hâlâ etrafta gezdiriyordu. "İşte gördüm onu!" Mark heyecanla Taeyong'un koluna dokundu. Taeyong kirpiklerini kırpıştırarak gözlerini Yoonoh'un üzerinden çekmiş ve Mark'ın baktığı yöne bakmıştı. Hyuck karşı tribünde oturmuş maçı seyrediyordu.

"Git yanına istersen."

"Sahi mi? Seni yalnız bırakmak istemiyorum ama."

Taeyong göz devirdi, bal gibide istiyordu.

"Hadi git ben birazdan çıkarım, zaten bitmek üzere."

"Tamam." Mark sırıtarak oturduğu yerden kalktı ve Hyuck'un yanına gitnek için adımlarını karşı tribüne çevirdi.

Taeyong'da 1-2 dakika daha oturmuş daha sonra daha fazla durmak istemediğini fark ettiğinde ise çıkmıştı salondan. Basketbolu sevdiği söylenemezdi, en azından artık sevmiyordu.

"Sinir herif." Taeyong'un aklına Yoonoh'un kütüphanede yaptığı kabalık geldiğinde tekrar sinirlendi. "Bok gibi oynuyor bu arada, bir de takım kaptanı mı olmuş?" Saçmalıyordu, Yoonoh oradaki en iyi oyuncuydu.

Ellerini montunun ceplerine sokmuş ve kafeteryaya doğru ilerlemeye başlamıştı ki aklına gelen şeyle adımlarını durdurdu. Kahveyi daha sonra içebilirdi, yeni hedefi basket takımının soyunma odasıydı. Adımlarını hızlıca soyunma odasına çevirdi.

"Bir dersi hak ediyor!" Yoonoh denen herif yaptığı kabalığın karşılığını görmeliydi. Tüm projeyi ona yıkamayacağının farkına varmalıydı.

Adımlarını hızlıca soyunma odasının önünde durdurdu ve içeriye adımladı. Antrenman 10 dakika sonra bitecekti zaten, burada onunla konuşabilirdi.

Yaklaşık 9-10 dakika kadar bekledi. Yoonoh denen herife ağzının payını verecekti fakat koridorda duyduğu kalabalığın sesiyle panikledi. Bütün takım aynı anda odaya gireceklerdi. Taeyong bunu neden akıl edememişti ki? Telaşla çevresine bakındı, kalbi heyecandan hızlanmıştı. Birkaç saniye deli gibi ortalıkta çırpındıktan sonra aklına gelen en berbat şeyi yaptı ve dolaplardan birinin içine saklandı.

Tam o saniyede kapı gürültülü bir şekilde açılmış ve takım soyunma odasına giriş yapmıştı. Oda bir anda gürültüyle doldu. Takımdan biri cinsel hayatı ile ilgili bir şeyler anlatıyordu. Taeyong suratını buruşturdu, bu sohbete şahit olduğu için kulaklarından özür dileyecekti.

"Ben duşa giriyorum." Çocuklardan biri bunu söyleyerek duşa yöneldi. Onun peşinden 4 kişi daha duşa yönelmiş birkaçıda üzerlerini değiştirdikten sonra odadan çıkmıştı. Taeyong adeta nefesini tutmuş çıt dahi çıkarmadan dolabın içinden çıkacağı anı bekliyordu. Aynı zamanda dolabın deliklerinden odayı izlemeye çalışıyordu fakat pek başarılı olduğu söylenemezdi.

"Amına koyayım çok yoruldum."

Taeyong tanıdık gelen ses ile kaşlarını çattı. Yoonoh daha yeni girmişti soyunma odasına. Diğerleriyle bir iki sohbetten sonra oda duşa girmek için hareketlendi.

Taeyong yutkundu. Dolabın önünde oluşan hareketlilik dudağını dişlemesine sebep olmuştu. Umarım korktuğu şey değildi! O kadar dolap arasından Jung Yoonoh'un dolabına saklanmış olamazdı!

Yoonoh her şeyden habersizce soyunmaya başladı. Önce ayakkabılarını, tişörtünü sonrasında ise şortunu çıkarmıştı. Altında yalnızca baksırı ile kaldı. Dolabından havlusunu ve şampuanını alacak daha sonra duşa girmek için hazır olacaktı fakat dolabının kapağını araladığında, gözlerini sıkı sıkı yummuş çaresizce bekleyen pembe saçlı birini görmeyi hiç beklemiyordu.

  ꒰ა ☆ ໒꒱

  ꒰ა ☆ ໒꒱

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
which yong? // jaeyong Where stories live. Discover now