1.2 💌

108 29 14
                                    

Yakışıklı genç, yatağın yanındaki tabureye oturdu. Bakışları birkaç saniye boyunca, yatakta uzanmış uyuyan çocukta dolaştı husursuzca.

"O iyi merak etme." Bakışlarını yanlarında duran hemşireye çevirdi bu defa. "Serumu bitsin uyandığında gidebilir." Hemşire çaresiz gence üzülmüş olacak ki onu yatıştırmak için sakince konuşuyordu.

Yoonoh başını usulca eğdi. "Teşekkür ederim."

Hemşire gittikten birkaç saniye sonra bir hareketlilik oluştu.

Pembe saçlı genç kapalı gözlerini usulca araladı. Bakışları bulanık ve pusluydu. Birkaç defa kırpıştırdı uzun kirpiklerini. Görüşü usul usul netleşirken bu defa burnuna dolan hastane kokusu ile suratını buruşturdu.

"Neredeyim ben?"

Yoonoh eğdiği başını hızla kaldırdı. Taeyong'un uyandığını gördüğünde tabureden kalkarak Taeyong'un elini tuttu heyecanla.

"Taeyong... iyi misin?"

Taeyong yutkundu ve birkaç saniye anlamsız bir ifade ile Yoonoh'u süzdü.

"Neler oluyor?"

"Hastanedeyiz Taeyong, sen bayılmıştın."

Bayılmış mıydı? Taeyong puslu zihnini zorlayarak neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. En son soyunma odasındaydı. Doğru ya soyunma odası! Vücudundan aniden hatırladığı şey ile bir öfke dalgası geçti. "Aptal herif!" dişlerini sıkarak bağırdı. "Beni oraya kilitledin, o da yetmedi saatlerce orada unuttun beni!" Hızlıca uzandığı yerden doğruldu ve kolundaki serum iğnesini çıkardı.

"Ben üzgünüm Taeyong... bilerek yapmadım yemin ederim, hemen gelip çıkaracaktım seni oradan ama-"

Taeyong alaycı bir gülüş verdi. "Ama unuttun! Bir de utanmadan karşımda duruyorsun."

Yataktan indi ve öfkeyle taburenin üzerinde duran sırt çantasını alarak acilin çıkışına çevirdi hızlı adımlarını.

"Taeyong bekle." Yoonoh arkasından koşarak ona yetişti ve kolundan tutarak onu durdurdu. "Özür dilerim."

"Yeter! Seninle daha fazla konuşmak istemiyorum."

Taeyong onu umursamadı ve kolunu sertçe Yoonoh'un elinden kurtararak öfkeli adımlarla hastanenin bahçesine çıktı. Oradanda hastanenin önündeki otobüs durağına adımladı ve durakta bulunan banka oturdu.

Yoonoh onu dinlememiş ve peşinden durağa kadar gelmişti.

"Sana seninle konuşmak istemiyorum dedim neden beni takip ediyorsun?"

Yoonoh bakışlarını kaçırdı. "Seni takip etmiyorum, ben de otobüs bekliyorum."

Taeyong sinirle karışık yamuk bir gülüş verdi. "Sen otobüse nasıl binildiğini bile bilmiyorsundur daha."

Yoonoh tam dudaklarını araladı cevap verecekti ki yeşil renkli büyük otobüs durağa yanaştı.

Taeyong oturduğu yerden kalkarak hızlı adımlarla otobüse binerken Yoonoh'da onu takip etmiş ve otobüse atlamıştı.

Taeyong kartını okutarak boş koltuklardan birine oturdu. Onu umursamadan camdan dışarıyı izlemeye koyuldu fakat bir sorun vardı Yoonoh'un otobüs kartı yoktu.

"Kartını basacak mısın?" Şoför birkaç saniyedir boş boş dikilen gence bakarak sorduğunda Yoonoh çaresizce Taeyong'a çevirdi gözlerini. "Taeyong..."

Taeyong derin bir nefes aldı, delirmek üzereydi! İstemeye istemeye oturduğu yerden kalktı ve bir kez daha okuttu kartını.

Yoonoh ise gülümseyerek Taeyong'u takip etmiş ve onun yanındaki boş koltuğa kurulmuştu.

Taeyong onu tekrar umursamamaya karar verdi ve bakışlarını cama çevirdi. Yağan karlar eşliğinde yolu izledi fakat tuhaf bir şeyler vardı. Kaşlarını çatarak usulca yan tarafa döndü. Yoonoh üzerindeki montuna iyice sarılmış dizlerini sallayıp duruyordu.

"İyi misin?"

Yoonoh'un bakışları hızlıca Taeyong'u bulduğunda Taeyong'un suratı ifadesizleşti. Yoonoh'un dudakları mosmor olmuş, teni kireç gibi bembeyaz kesilmiş ve deli gibi üşüyordu.

"T-taeyong..." titremekten dişleri birbirine çarparak konuştu. "Çok üşüyorum." Hastane faslı boyunca fark etmemişti fakat Yoonoh hiç iyi hissetmiyordu.

Taeyong elini usulca yakışıklı çocuğun alnına götürdü. Tahmin ettiği gibi ateşi vardı, ve saçları ıslaktı.

"Saçlarını kurutmadın mı?"

"Hayır... aceleyle çıktığım için kurutamadım."

Taeyong birden kötü hissetti. Bir bakıma kendisi yüzünden bu buz gibi havada ıslak saçlarla dolaşmıştı.

Yoonoh suratını buruşturarak yutkundu, boğazlarıda hafiften acımaya ve yanmaya başlamıştı. Başını usulca arkaya yasladı, beyni zonkluyordu adeta.

Taeyong üzgün bakışlarını Yoonoh'un suratında dolaştırdı. Beyaz teni iyice solmuş göz altları kararmıştı.

Yoonoh öksürerek kollarını biraz daha sardı vücuduna.

Taeyong hissettiği vicdan azabı ile aniden uzandı ve Yoonoh'un yanağından tutarak onu omzuna yatırdı. O şekilde yatarsa boynu tutulurdu.

Yoonoh ise usulca gözlerini araladı ve sessiz kalarak sadece tebessüm etti. Bu durum hoşuma gitmedi dese yalan olurdu.

Taeyong hasta ettiği bu çocuğu iyileştirmek istiyordu ve buna kararlıydı.


꒰ა ☆ ໒꒱

꒰ა ☆ ໒꒱

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
which yong? // jaeyong Where stories live. Discover now