1.5 💌

102 19 16
                                    

Taeyong gümbür gümbür atan kalbi eşliğinde acile giriş yaptığında kocaman olmuş meraklı gözleri etrafı tarıyor, Yoonoh'u görmek için can atıyordu.

Birkaç saniye sonra Yoonoh'u en köşedeki yataklardan birinde yatarken gördü ve titreyen eli usulca kalbini buldu. Tüm vücudu aniden gevşemiş ve farkında olmadan tuttuğu nefesini bırakmıştı. O iyi görünüyordu, suratı ifadesizdi fakat uyanmıştı. Başucunda durmuş ona bir şeyler anlatan koçu dinliyordu boş gözlerle.

Taeyong birkaç saniye bekledi. Koç son bir kez bir şeyler söylemiş ve Yoonoh'un yanından ayrılmıştı. Taeyong koçun gitmesini fırsat bilerek derin bir nefes aldı ve ona doğru ilerledi. Usul adımları ona her yaklaştığında kalbi biraz daha hızlanıyordu.

Taeyong sonunda yatağın yanına ulaştığında Yoonoh hissettiği hareketliliğe doğru çevirdi kafasını, bakışları hâlâ boştu.

"Merhaba..." yutkundu, sesi cılız çıkmıştı. Ne söyleyeceğini kestiremiyordu doğrusu. Sabah ona öfkeliydi, buraya gelirken yol boyunca ona kızdığını hayal edip durmuştu fakat şu an karşısında dururken bütün öfkesinin uçup gittiğini hissetti.

"İyi misin?"

Yoonoh bakışlarını Taeyong'un üzerinden çekti ve yatağa indirdi. "Neden geldin?"

"Ben... Mark arayınca merak edip geldim. Sabah haber vermeden çıkmışsın ve hastaydın..."

"İyiyim merak etme." sesi donuktu, Taeyong'un dikkatinden kaçmadı.

"Neden sahaya çıktın Yoonoh? Hastaydın bir iki gün dinlenmen gerekiyordu. Ne olmasını bekliyordun ki düşüp bayılmışsın işte."

Yoonoh'un dudakları saniyelik alayla kıvrılır gibi olduğunda Taeyong kaşlarını çattı.

"Benim için endişelenmene gerek yok Lee Taeyong." İsmini baskılayarak söylemişti ve bu Taeyong'un hiç hoşuna gitmedi.

"Senin neyin var?"

Yoonoh kolundaki neredeyse bitmiş olan serumu çıkardı ve suratını buruşturarak yataktan indi. "Hiçbir şey..." Sert adımlarla Taeyong'un yanından geçip giderken Taeyong bir an afalladı. Kesinlikle bir şeyler olmuştu, bu Yoonoh dün geceki Yoonoh olamazdı.

"Yoonoh bekle." Hızlı birkaç adımda Yoonoh'a yetişti ve bileğini kavradı.

Yoonoh kavranan bileği ile duraksadı ve gözlerini pembe saçlı güzel gencin şaşkın suratına dikti.

"Bir şey var... ne oldu?"

Göz devirdi. "Sadece senden haz etmiyorum, bunu bildiğini sanıyordum?"

Taeyong o an sancıyan midesini görmezden geldi ve kaşlarını çattı. "Hayır, bilmiyordum." Evet çok hoş bir başlangıç yapmamışlardı bunu kabul ediyordu fakat Yoonoh'un kendisinden bu denli haz etmediğini düşünmemişti hiçbir zaman.

"İyi, öğrendin o halde."

Yoonoh bileğini soğuk parmaklardan kurtardı. Taeyong hâlâ o bileği tuttuğunun farkında bile değildi. Eli boşluğa düştü ve gözleri ondan uzaklaşan geniş omuzlara takılı kaldı. Anlam veremiyordu, bir karmaşanın içine düşmüştü aniden.

"Ha bu arada..." yakışıklı genç acilin çıkışına doğru attığı adımlarını durdurdu ve soğuk bir ifade ile pembe saçlı gence döndü konuşmadan önce. "Artık proje eşi değiliz."

Taeyong'un beyninde şimşekler çaktı. Bu da ne demekti şimdi? Dudakları aralandı fakat yakışıklı basketbolcu onun konuşmasına fırsat vermeden tekrar dönmüş ve acilden çıkmıştı.

Taeyong birkaç saniye boş boş olduğu yerde bekleyerek onun çıktığı acil kapısına dikmişti gözlerini. Neler olup bittiği hakkında hiçbir fikri yoktu ve bu bilinmezlik onun midesini bulandırıyordu. Şaşkınlıkla aralanmış olan dudaklarını kapattı ve o da hızlıca acilin çıkışına doğru yöneldi. Neler olup bittiğini öğrenmeliydi.

꒰ა ☆ ໒꒱

꒰ა ☆ ໒꒱

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
which yong? // jaeyong Where stories live. Discover now