Bölüm Altı : Eksik Kalan Şarkı

1.4K 171 315
                                    

Adımları sıklaştığında kalp atışlarını kulaklarında hissediyordu.
Bir anda Karadeniz'deki bütün gemileri batmış gibi bir ruh haline bürünen adamın moral bozukluğunu öğrenmeyi içten içe istiyordu.
Bir yandan kendisine psikolojik olarak işkence yapmaktan zevk alan bu adamın annesini umursamayacağını biliyordu.
Yani sırf  annemi bekletmek ayıp olur diyerek işkenceyi yarıda kesecek bir adam değildi.

Daha bifteğini patates püresinden bandırarak sırıtmaya ve oğlanın açlıktan kıvrılmasını izlemeye devam etmesi gerekiyordu.
Bunu bile yarıda kestiyse gerçekten elzem bir durum vardı.

İçten içe  hırsla dolu ve sinsice bir zevkle yukarı kata doğru çıkmıştı.
Karşı eli kolu mahkum olabilirdi ancak yine de onun moralinin bozuk olduğunu görmek içine garip bir haz veriyordu.
Gücünün yettiği tek şey buydu onu birkaç saniyelik de olsa modu düşük görebilmek!

Böylece açlığını, yorgunluğunu ve uykusuzluğunu bir gram bile umursamadan üst kata doğru çıktı.
Kendi odasının katından sola dönüp koridora doğru yürüdü.
Ev o kadar büyüktü ki kendi içerisinde bir labirenti andırıyordu.
Sanki bir yerleri bir dilim kaşar bırakılmıştı Hazar ise yolu bulmaya çalışan ve kaşara ulaşmaya çalışan basit bir deney faresiydi.En azından deney faresinin hayata tutunmak için bir amacı vardı Hazar'ın artık böyle bir amacı da kalmamıştı.

Bu koridorun duvarlarında nereye gittiğini  bilmeden yalpalayarak ilerlemeyi sürdürüyordu.

Sesleri işittiğinde kendini olabildiğince kamufle etmişti.
Zira bir yemek şansı vardı ve bunu mahvetmek istemiyordu.
Sadece Can Ali  ve diğerleri beraber yemek yeseydi en azından buranın gidişatını ve dinamiklerini öğrenebilirdi.
Ya da kendi odasına çıksaydı ve sessizce yemeğini yemeye devam etseydi muhtemelen Kıvanç onun varlığını unutana kadar sessiz kalabilmeye çabalardı.Kıvanç'ın hiçbir şeyi unutacağı yoktu ama yine de kendini böyle teselli edebilirdi.Bir şekilde midesi dolmuş olurdu ve şu an kasım kasım kasılmaktan ileri gitmiş olurdu!

"En yakın arkadaşlarımdan birinin oğlu kayıp. Üstelik çocukken birlikte büyüdüğünüz bir adamdan  söz ediyorum. Ne anlamalıyım Kıvanç? Mesela uzun bir seyahate gidecek olsa neden en yakın arkadaşını almasın? Seyahatten neden hiçbir aile bireyinin haberi olmasın."

Kadının sesi bir keçi tınısı andırıyordu.
Sanki boğazında düğümlenen kısık bir sesti ama bunu baskılamak için gür çıkarmaya çalışıyordu.
Tiz ,titreşimli ve pürüzlü bir sesti.
Duyduklarını daha net işletebilmek için duvara kulağını yasladı.

"Belki de canı sadece balık tutmak istemiştir." diye yanıtlamıştı Kıvanç.

"Ya da onu öldürdün ve canı sıkılmasın diye balıklara oyuncak ettin."

"Teknik olarak onu öldüren ben değilim." diye gülmüştü Kıvanç.
"İntihar haramdı O da gözüme batmayı tercih etti."

"Kızın da suratını delik deşik etmişsin!"

"Biraz kopya çekmiş olabilirim...Evet aklıma sadece Kara Dalya geldi ne yapayım?" Dedi Kıvanç.
Sabırsızlanmaya başladığını gösteren ses tonu sabırsız çıkıyordu bunu duvarların arkasındaki tınısından bile hissedebiliyordu.
"Çok somurtkansın belki biraz sen de gülmelisin anne."

"Hastalıklı bir sapık gibi davranmayı bırak!" diye gürlemişti kadın.
"Kızdan hıncını aldığın yetmiyor mu işte, bizi yeraltının en eli maşalı aileleri ile niye muhatap ediyorsun!"

"Yanlışın varsa düzelteyim yeraltının en eli maşalısı benim onlar anca şöminemdeki maşa olurlar.
Ben de biraz daha konuşmaya devam edersen balıklarla eğlenceye sen de çıkabilirsin."

Kara DalyaWhere stories live. Discover now