~SES KAYDI~

65 20 14
                                    

Oyun başlayalı neredeyse on dakika olmuştu ve ne ondan ne de benden tek bir ses çıkmıyordu.

Oyundaki karakterlerimiz yan yanalardı ve beraber sembolleri arıyorduk. Oyunun başlangıcından beri onun elinde küçük bir tabanca varken bende büyük makineli bir silah vardı. İki silahı da aynı yerde bulmuştuk hatta o benden önce görmüştü ama Poyraz küçük olanı kendine almış büyük silahı ise bana uzatmıştı.

Şekilleri tam net olmayan ağaçların olduğu bir ortamda Poyraz bir anda durunca bende onunla beraber durmuştum. Ne yaptığını anlamaya çalışırken o silahını doğrultup belli bir noktaya ard arda sıkmaya başladı.

Önce ne tarafa ateş açtığını anlamamış hatta karşı takımdan birilerini gördüğünü sanmıştım ama etrafta hiç düşman göremeyince anladım ki düşmanı benmişim!

Yani bana amaçsızca ölmeyeceğimi bile bile sıkıyordu.

Sorgulamadım hiçbir şey demeden bende ona sıkmaya başladım. Ama mermilerim beni çok erken terk etti.

Ve mermim bitinceyse koşmaya başladım. Onun elindeki silah küçük olmasına rağmen mermisi bitmek bilmemişti.

Koşuyordum, koşuyordu ve durmadan sıkmaya devam ediyordu.

En sonunda dayanamayıp ilk patlayan taraf ben oldum. "Ya sen takım arkadaşını neden öldürmeye çalışıyorsun?" Diye söylendim.

Poyraz, "Bu takım arkadaşım diğer arkadaşlarına bülbül gibi öterken bana tek kelime etmeyişine sıkıyorum!" Dediğinde bu haline dudaklarımı büzüp hüzünle iç çektim ama yine de ileride gördüğüm sembolü ve silahı alıp ona sıkmaya başlamıştım ve ardında,

"Takım arkadaşını konuşturacak kelimeler kullanırsan sana da bülbül olur!" Dediğimde kendime şaşırsam da bu halimi sevmiştim.

Poyraz'ın yumuşak bir sesle, "Konuşmak istemiyorsun sandım."

Kalbim adını bilmediğim bir hisle kasılınca kısım bir sesle, "Ama, bende öyle sanıyordum." Diye mırıldandım.

İç çekti ve benimse birazcık içim gitti.

Birazcık...

Poyraz anlayışlı bir sesle, "İkimizde suçsuzuz öyleyse?" Dediğinde onun görmediğini bilemem rağmen başımı sallayarak onayladım.

"Bence de."

"Yavrum, tamam tatlıya bağladık olayı neden hala sıkıyorsun?" Dedi gülerek. Yavrum? Mesajlarda defalarca kez bu kelimeyi kullanmıştı ama canlı bir şekilde duymak... Tamam sakinim.

Hayır sakin falan değildim!

Neden bahsettiğini anlamam birkaç saniyemi almıştı. İyi de ben ona ateş etmeyi çok önceden bırakmıştım ki?

O anda oyunun bildirimler köşesine mesaj geldiğine dair işaret yanıp sönmeye başladı.

Mesaja tıkladım. Karşı takımda Serkan yollamıştı ve "Yalnız gençler birbiriniz dışında her yere sıkmanız gerekiyor(:" yazıyordu.

Poyraz sakin bir sesle, "Mesajı gördün mü?" Diye sordu.

"Evet," dedim ve sonra imalı bir sesle, "Sağ olsun arkadaş bize oyunu anlatıyor." Diye ekledim.

Poyraz, "Peki bize bu mesajı atması ne anlama geliyor biliyor musun?" Dediğinde,

Meraklı bir sesle, "Yoo." Dedim.

"Bu demek oluyor ki yakınımızdalar ve bizi rahatlıkla görebiliyor."

"Ne!"

Ve ben daha ne olduğunu anlayamadan mesajı atan kişi yani Serkan tarafından vurularak öldürülmüştüm. Ekrandaki kocaman 'You died' yazısına sövmek istesem de Poyraz'ın duyma ihtimaline karşın susmayı tercih ettim. Daha fazla rezil olmak istemiyordum.

with you MELİFLOUS Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang