6. Bölüm / İş Selamı

36 7 5
                                    

2 hafta olmuştu ve ben hala kovulmamıştım. Bunu o soğuk pisliğin suratına suratına bağırmak istesemde bu iki haftada onu gördüğüm anların hiçbirinde bana bakmamıştı bile. 

Tam üç kez eve girdiği sırada mutfakta her zaman oturduğum yerde onu görmüştüm.

İki kez ben mutfaktayken içeri girip bir şeyler almıştı ama suratıma dahi bakmamıştı.

Dört kez koridorda karşılaşmıştık ve ben cesaretimi toplayıp bir şey diyemeden yanımdan geçip gitmişti. 

Kelebekler hala vardı ama artık aşık olmadığımın da farkındaydım. Her şey bir anlıktı ve bu canavarın gerçek yüzünü görünce tüm sevgim uçup gitmişti.

Kaba, soğuk, nankör, ukala, kötü kalpli, saygısız, iğrenç bir insandı.

İçimden Demir'e sövme sürecimi tamamladıktan sonra derin bir nefes alarak eve girdim. Okulum başladığı için yanıma ders kitaplarımı da almıştım. Nural içeride yoktu, Jale hanım evden çıkmadan beni aramış ve anahtarla girmemi söylemişti. Kendisinin nerede olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu açıkçası. 

"Günaydııın." diye fısıldayarak efe girdim ve gülümsedim. Buraya alışmaya başlamıştım bile. Eşyalarımı her zamanki yerime bıraktım, camları açtım ve kendime küçük bir kahvaltı tabağı hazırladım. Hava yeni yeni aydınlanıyordu. Bugün tenis ve matematik dersleri vardı. Kolay bir gün diye geçirdim içimden. Derslerime çalışabileceğim bolca zaman. Keyifle gülümsedim. Kendime bir bardak çay doldurup kahvaltıma başlayacaktım ki telefonum çalmaya başladı.

"Günaydın, Jale Hanım." Neşeli sesime karşılık Jale hanımın gergin sesini duydum.

"Günaydın Cemre, eve vardın mı?" Ağzıma bir parça domates atıp çiğnerken konuştum.

"Evet biraz önce geldim. Kahvaltı ediyordum." Jale hanım sözümü bitirmemle konuşmaya başladı.

"Demir evde mi?" Duraksadım.

"Ben.. bilmiyorum." Jale hanımdan bir süre cevap gelmedi. Telefondan bir kapının açılıp kapandığını duydum. Gergin sesi kulaklarıma doldu. 

"Bak Cemre'cim. İstersem Efe'ye en kaliteli bakıcıları tutabilirim tatlım ama senin farkın iki işinin olması. Efe'yi yolda tutarken Demir'i de o yola çekebilmen için seninle anlaşmıştık. İşinin diğer yarısını önemsemen hiç hoşuma gitmiyor." Lokmam boğazımdan sert ve yavaşça aşağı kaymaya başladı. Ben o tarafı tamamen unutmuştum. Cevap vermediğimde Jale hanımın sesi birazcık yumuşadı.

"Lütfen Demir'le de biraz ilgilen ona yardımcı olmaya, arkadaş olmaya çalış. Hafta içi bu durumu yüz yüze konuşuruz. Şimdi kapatmam gerekli." Dediğinde boğazımı temizledim.

"Tabii Jale hanım. İyi günler." Diyerek telefonu kapatıp ada tezgahın üstüne koydum. Dirseklerimi tezgaha dayayıp yüzümü ellerimle kapattım. Harika... artık Demir denilen şahsın yüzünü dahi görmek istemiyordum. İçimde ona karşı büyük bir tiksinti duygusu büyümeye başladı. Bu iş hem kolay hemde iyi kazandırıyordu o soğuk nevale olmasa her şey o kadar mükemmeldi ki...

Kapıdan anahtar sesi geldi. Kimin geldiğini daha görmeden anladım. Burnuma dolan odunsu parfüm kokusu midemi bulandırdı. Biriyle zorla arkadaş olmak çok saçmaydı, istemiyordum. Mutfağa girdiğinde başımı ellerimden kaldırmadım. İki hafta önceki gibi ceketini çıkarttı, sebzeleri yıkadı ve içeceğini yapmaya koyuldu. 

Kendimi zorlayarak sesizce konuştum.

"Günaydın." Başını çevirip bana baktığında omuzlarımı silktim.

Benim İçin DeğişmeWhere stories live. Discover now