11. Bölüm / Nefret

40 9 7
                                    

Sabah uyandığımda içimde çok büyük bir sıkıntı vardı, mutfağa indiğimdeyse Demir'i görmemle sıkıntı daha da büyüdü. Arkası bana dönük bir şeyler hazırlıyordu. Kanka... Neden öyle demiştim ki!

Kendime çekidüzen verip mutfağa adımımı atmadan önce dikleştim.

"Günaydın." Neşe dolu sesime karşılık arkasını dönmedi.

"Günaydın." Sesi uykulu ve boğuktu. Derin bir nefes alarak kahvaltı hazırlamak için buzdolabına yürüdüm. 

"Kahvaltı hazırlayacağım ister misin?" Demir yine bana dönmeden cevapladı.

"Hayır, teşekkür ederim." Üzerinde şortu tişörtü ve kalın siyah hırkası vardı, ayağındaki spor ayakkabılara da baktığımda koşuya gideceğini anladım. 

"Sabah koşusuna mı?" Beni sesiz bir mırıltıyla onayladıktan sonra hazırladığı sebze suyunu şişeye doldurdu ve evden çıkıp gitti. Hızla telefona sarılıp Hilal'i aradım.

"Günaydın minik karga, ne bok yemeye bu saate uyandın?" Uykulu sesiyle ofladım.

"Ben sıçıp batırdım." Sesim ve kelime seçimlerimden endişe duymuş olacak endişe ile konuşmaya başladı.

"Küfür mü duydum ağzından? Ne oldu anlat bakalım." Derin bir nefes alarak anlatmaya başladım, dünü, serdarın söylediklerini ve kanka olayını.

"Cemre ben senin kafanı sikeyim, gerizekalı mısın sen? Sen aptal gibi Serdar'ı mı dinledin? Onun bu güne kadar yaşaması bile bir mucize, o puştu isviçrede on bilim adamı araştırıyor türünü belirleyebilmek için." Yüzümü buruşturup başımı eğdim. Cevap vermediğimde konuşmaya devam etti.

"Küfür etmek işe yarasaydı ben yanımda sevgilimle mi uyanırdım?" Alt dudağımı ısırdım.

"Uyanmazdın, haklısın. Bilmiyorum çok ikna edici konuşmuştu." Hilal sinirle bağırdı.

"Serdara ikna olan tek insansın Cemre, tek!" Sesini alçalttı. 

"Serdar bana saçın sarı dese emin olmak için dönüp aynaya bakarım." Bir süre daha Serdar'ın ne kadar güvenilmez olduğu ile ilgili konuştu. 

"Sana aşık olacaksa olacak. Kimse bunu engelleyemez, sen bile ama o adamın aşık olabileceğini düşünmüyorum. Büyük bir ihtimalle gününü gün etmekten asla vazgeçmez. Böylelerini erken yaşta yakalayıp dünyayı fazla görmeden kendine bağlamak gerek yoksa ipin ucu kopar." Kaşlarım çatıldı.

"Böyleleri?" Duraksadı. Çok saçma bir soru sormuşum gibi konuşmaya başladı.

"Zengin, yakışıklı, kaslı tipler işte." Ofladım.

"Korkma, adamın sana aşık olacağı falan yok. Sen kanka diyince arkadaşlığın getireceği yükten korkmuştur. Durmadan hayatına burnunu sokmanı istememiştir o kadar." Su bardağı ile oyarken Hilal'i onayladım.

"O mesafeyi tamamen koymadan sen koy. Biraz kendini geri çek. Yoksa o tamamen çekilir." Hilal'i onayladıktan sonra telefonu kapattım.

Efe ile kahvaltı ettik ve onu kursa uğurladım. Nural ile biraz lafladık, gün geçmek bilmiyordu. Ben Efeyle üst kattayken Demir'in geldiğini duydum ama onu görmedim. 

Akşam yatmadan önce Efe'yle film izliyorduk ki kapının açılması ile salondaki rahat koltuklardan doğruldum. Jale Hanımı görmemle Efeye kalkması için işaret verdim. Acele ile televizyonu kapatırken Jale Hanımın arkasından içeri yaşlı bir adam girdi. Altmış yaşını geçmiş olmalıydı ama hala daha dimdik duruyordu. Beyaz kısa saçları, sakalsız temiz bir yüzü ve aşırı derecede Demir'e benzeyen yüz hatları vardı. Kim olduğunu hemen anladım.

Benim İçin DeğişmeWhere stories live. Discover now