İşe gidip gelmeye devam ettim ama Demir bir kez bile yüzüme bakmadı. Bir ay geçti ama aramızda tek bir konuşma bile geçmedi.
Her hafta defalarca kez onu gördüm, yanından geçtim. Bazı sabahlar günaydın dedim. Birkaç kez konuşabilir miyiz diye sordum ama hiçbirinde ne bir cevap aldım ne de bir bakış. Onun için evdeki diğer hayaletten farksızdım.
Bu bir ay içerisinde ise çok şey olmuştu, Serdarla aram eskisi kadar kötü değildi, o da beni görmezden gelmeye başlamıştı ama böylesi daha iyiydi. Efe bana karşı daha açık ve sevgi dolu davranıyordu. Aslında göründüğünden daha yaramaz bir çocuk olduğunu anlamıştım, Jale hanımsa bu aralar ne üstüme geliyor ne de emirleri ve baskılarıyla sıkıştırıyordu. Sanırım sonunda Demir'in de dediği gibi Efe'nin bakıcısı dışında hiçbir vasfım kalmamıştı.
"Cemre, çıkıyor musun?" Nural ablanın seslenmesi ile başımı kısa bir anlığına kaldırıp ona baktım. Elinde Efenin odasından getirdiği öğle yemeği tepsisi ile duruyordu. Jale hanım on dakikaya geleceğini istediğim zaman çıkmakta özgür olduğumu söylemişti.
"Evet, Jale hanım on dakikaya geliyor, Efe de odasında oyun oynuyor." Nural yanıma yaklaşarak hafifçe fısıldadı.
"Senden bir şey istesem olur mu?" Duraksadım.
"Tabii." Eliyle hazırladığı tepsiyi işaret etti.
"Demir bey bugün biraz fazla sinirli, tepsiyi sen odasına götürsen olur mu?" Tereddüt ettiğimde hızla konuşmaya başladı.
"Sana kızmaz ama beni haşlayıp durur." Kaşlarım çatıldı. Bugüne kadar Demir'in odasına bir şey götürdüklerini görmemiştim. Demir'in benim dışımda herhangi bir çalışana kızdığınıysa hiç görmemiştim.
"Kapısına bırakıp kapıyı tıklat." Dediğim anda saçmalığını fark ettim. Saldırgan köpek miydi bu çocuk, kapısını tıklatıp geri kaçacaklardı. Derin bir nefes alıp Nural'ın yalvaran bakışları ile tepsiyi elime alıp uzun koridorda yürümeye başladım.
Kısa merdivenleri inip kırımızı kapıya vardığımda heyecanlı değildim. Hiçbir şey hissetmiyordum doğrusu. Kapıyı tıklattım, cevap gelmedi. Ani bir karar ile kapıyı açıp içeri daldım. Oda boştu. Kocaman bir odası vardı, sol taraf boydan boya camdı ve ormana bakıyordu, camın yanında çift kişilik geniş yatağı, onun yanında çalışma masasının olduğu geniş bir bölüm vardı. Beklediğimden çok daha fazla kitapla karşılaşmıştım. En sonunda odanın en sol kısmında duvara monte edilmiş kocaman bir televizyon ve önünde iki tane deri rahat görünen koltuk vardı. Büyük bir ihtimalle video oyunu oynuyordu. Sol duvarda bulunan iki kapıyı gördüğümde birinin banyoya diğerinin ise giyinme odasına açıldığını tahmin ettim.
Odaya göz gezdirdiğimde hemen sağımda bulunan geniş çekmeceli siyah şifonyerin üzerine tepsiyi bıraktım. Tam kapıdan çıkacağım sırada Demir belinde bir havlu ile banyodan çıktı. Islak saçlarından su damlıyordu. Elinde duran baş havlusunu saçlarına sürterek bana baktı. Sonrasında orada yokmuşum gibi yan tarafata bulunan odanın ışığını açıp içeri girdi ve gözden kayboldu.
"Minik hayalet Casper olduk iyice." Kendi kendime söylenerek odadan çıktıktan sonra koridorda Efe ile karşılaştım.
"Ne oldu minik canavar." Dediğimde koşarak bana sarıldı.
"Biraz daha kalır mısın?" Dediğinde duraksadım.
"Neden tatlım?" Eğilerek boylarımızı eşitledim.
"Annem babamla birlikte geliyormuş." Dediği anda ellerim terlemeye başladı. Hayır kalamazdım, bir kez daha Demir'i ikna edemezdim. Efenin gözleri dolmuştu.
YOU ARE READING
Benim İçin Değişme
Teen FictionBana bir iş teklif edilmişti. Çaresiz bir anne tarafından oğlunu yola getirebilmesi için yapılan bir teklif. Demir Mert Hanoğlu için büyük planlar vardı, bense onların gerçekleşmesi için tutulan bir maşaydım. İşim zordu ama imkansız değildi ve biz...