25

82 10 2
                                    

Kral oğlunun mahsende olduğunu öğrendikten hemen sonra mahsemden jungkooku çıkarttırmıştı. Jungkook çıktıktığı gibi büyülü ormanın yolunu tutmuştu tabiki kral kraliçe ve bir kaç askerde onunla birlikte gelmişti. "Burda olduğundan eminmisin jungkook" jungkook her ne kadar emin olamasada ilerlemeye devam etti.

"Her yer tanrım sen bize yardım et!" Kraliçe Hanbokunun eteklerini tutmuş mağranın içinde yürümeye çalışıyordu. Mağradan çıktıklarında onları resmen bir hlik karşıladı. "Ormanın burda olması gerekiyor. Mağradan çıktıktan hemen sonra girişi var normalde" Jiminin işi olduğuna şimdi emin olmuştu. Ama ormanı nasıl bulacaklardı. Jungkook cebindeki mavi kolyeyi çıkartıp avuç içine aldı. Ardından jiminin ismini söylemeye başladı. Kolye her onun ismini söyleyişinde parlamaya başlıyordu.

"Jimin, Duyuyorsan yalvarırım gel! jimin!"

"Jimin"

İsmini her zikredişinde umudu sönüyordu.Ne gelen vardı nede giden. "Çok vakit kaybettik. Kahretsin!" rastgeke yerdeki taşa tekme attı. Taş yuvarlanıp alttaki nehre düştü. "Sakin kalıp öyle düşünelim."
Jungkook sinirle arkasını döndü "Beni zindana kapattırmak yerine buraya daha erken gelseydik belkide geç kalmış olmayacaktık! Şuraya bak Bir büyücüye karşı çabalamaya çalışıyoruz. Siz bu çocuğa ne yaptınız da suçsuz birine bile zarar verecek kadar bu aileye kin doldurdunuz ha!?" Kral bakışlarını kaçırıp etrafta gezinmeye başladı. Annesine baktığında krala bakıyordu.

"Cidden daha bilmediğim neler var acaba? Tae hala uyanmadı yoongi ortalıkta yok. Çok güzel gerçekten"
...

Yoongi boynundaki kırmızı kolyenin parladığını fark etmişti. Jiminde kulaklarında jungkookun sesini duymaya başladığında güldü. "Aa bak eşin senin için geldi" Yoongi dizlerinin üstünde oturmuş etrafına bakmıştı. "Bak bak belki bulursun" Jiminin dalga geçerek söylediğiyle tekrar ona baktı. "Hadi ama ya tek başıma sohbet hiç sarmıyor" Yüznünde kurumuş kan lekelerine baktı jimin. "Yazık ya. Karşında bir büyücü var ve sen çok savunmasızsın" Elinin tek bir hareketiyle Yoongi karnına giren krampla inkemeye başlamıştı. "Jimin .. yalvarırım dur" Acıdan kesik kesik konuşmuş , cümlesini zar zor tamamlamıştı.

Jiminin pek umrunda gibi durmuyordu. Oturduğu yerden ayağa kalkıp yoonginin çenesini tutup kaldırdı. "Daha çekeceğin çok acı var" demesiyle ormanın kendilerinden uzak noktasını alev aldı. Yoongi Ayağa kalktığı gibi Jiminin kafasına yerdeki taşlardan birini vurması bir oldu. Jimin kafasına aldığı darbeyle yere düşsede sonuçta o bir büyücüydü ve kendisine zarar veren kişiye ister istemez zarar veriridi. Yoongi elini çektiği gibi bir şeyin kuvvetiyle arkasındaki ağaca sertça çarpıp yere düştü. Acıyla inlediğinde öksürmeye başladı öksürdükçe ağzında biriken kan etrafa sıçrıyordu. Ne kadar kalkmaya çalışsada kalkabilecek gücü bulamadı kendinde. Bir kaç dakika sonra jiminin kendine geldiğini fark etsede tepki veremedi.

Nefes bile zor aldığı durumda jimin düşüneceği son şey dahi değildi. Ama jiminin onunla işi bitmişe benzemiyordu. "Aptal! Sen kimsinde böyle bir şeye cürret edebiliyorsun" Jiminin siniriyle orman resmen birbirine girmiş bir kasırga oluşturmuştu. Yoongi korkudan ve acıdan hareket dahi edemez duruma gelmişti.

Jimin daha sonra aklına bir şey gelmiş gibi birden sakinleşmişti. Arkasına döndüğünde yangının fazlasıyla büyüdüğünü görmüştü. "Tüh bak daha dört saat dolmadan öleceksin" Yoongiye boydan baktığında elbisesinin eteği dizlerine kadar açılmıştı.

Ama dikkatini çeken başka bir şeydi. "Senin neden kanaman var?" Sanki onca zararı o vermemiş gibi sorduğunda yoongi yarı oturur pozisyonundan kurtulmak istesede başarılı olamamıştı. "Aptal! Bir dur" Yoongiye yaklaştığında yoongi gidebildiği kadar geri gitsede ağaç engel olmuştu. "Senmi durursun yoksa ben mi durdurayım seni" Yoongi cevap vermeden durmuştu. "Bana bak sen hamilemiydin?" Yoongi nin şaşırmasındam haberi olmadığını anlamıştı. "İzin ver kontrol edeyim, hamileysen bebeğini düşüreceksin" Yoongi İzin verircesine başını sallamıştı. "Anlarmısın?"

Jimin yoonginin sesini duyduğunda başını salladı. "Tabiki, karşında kim var sanıyorsun?" Jimin elini yoonginin karnına yaslayıp gözlerini kapatmıştı. Bir kaç saniye sonra elini endişeyle geri çektğinde yoongide ona baktı. "Hamilesin! Ama bebeğini düşürüyorsun!" Endişeyle bir şeyler fısıldayarak elinde bir şeyler belirmesini sağladı. "İç şunu bebeğin düşmesini önleyecek" Yoongiye içirdiği gibi şişeyi yere attı. "Tanrım nasıl anlamadım!" Yoongi öksürmeye başladığında jimin yoongiye baktı. Bütün ormanı duman kaplamıştı. Şu an ne yapması gerektiğine karar veremiyordu. Yoongiye bakarken aklında eski anılar canlandı.

"Jimin evden çık, baba jimini evden çıkart" Alfa dedesi onu çıkartamadan üstüne yanan kapının düşmesi geldi aklına. Omega dedesi eşini kurtarmaya çalışsada kurtaramamıştı. Annesiyle babasıda aynı şekilde ölmüştü. Evleri gecenin bir yarısı aleve verilmiş ve ailesinin tamamen yok olmasına neden olmuştu üatelik bunu yapanlar Kral olacak amcası ve jungkookun yengesiydi.

Tek amacı onlardan intikam almaktı. Jungkook tan her  zaman nefret etmişti sürekli büyücüleri kötülerdi. Son büyücülerin öldürülmesini doğru bulurdu. Halbuki haberi yoktuki kuzeni de büyücüydü. Bilen sadece birkaç kişi vardı onlarda korkudan kimseye bir şey söyleyemezlerdi. Amcasından intikam almak için hep güçlenmeyi beklemişti. omega dedesi intikamları için oldukça yaşlıydı ama torununu eğitmektende gocunmadı.

Dedesinin sesini duymasıyla arkasını döndü. "Jimin büyü bozuldu orman tamamen alev aldı. Hızlı ol" Omega dedesi ortadan kaybolduğu gibi yoongiye baktı. Kanaması durmuştu ancak baygın bir şekilde yatıyordu orman dışardan görünür hale geldiğini biliyordu. Ya yoongiyi burda bırakacak ve ölmesini sağlayacaktı yada yoongiyi alıp gidecekti.

Yoonginin karnına baktığında hamile bir omegayı öldürmek içinden gelmiyordu. Ayrıca burda yoongiyi yanarak ölmüş gibi gösterebilirdi. yoongini kucağına aldığı gibi geri çekildi etrafa baktığında oraya cesed bıraktı. ortadan kaybolduğu gibi ormandaki alevler birden yükseldi.

...

yorum ve beğeni gelirse sevinirim..

Ayrıca jimin karakteri nasıl? Jimin bu kitapta daha çok can yakacak..

royal landsWhere stories live. Discover now