27

95 9 10
                                    


"Al hadi"

Yoongi jiminin önüne attı hayvanların bile yemeye tereddüt edeceği derecedeki kötü yemeğe baktı. Buraya geleli kaç gün olmuştu hiç bir fikri yoktu. Odada olanlardan sonra yaka paça Evin hemen yan tarafındaki tuğladan yapılma eski bir yere getirip içeri  tıkmışlardı.

Kaç gündür burdaydı hiç bir fikri yoktu. Tahminen 4-5 gündür burda olduğunu düşünüyordu. Ona ne yapacaklarını bilmediği için tedirgindi. Olduğu yerde cam dahi yoktu. İçerisi hiç bir yerden ışık almıyordu. Kapıyı açarlarsa ancak ışık alıyordu içerisi.

"Jimin çıkart beni yalvarırım" Yoongi jiminden sadece gıcık bir gülüş alabilmişti. "Malesef güzel omega" Yoongi o kümes gibi tek odalı evde hem daralmış hemde fazlasıyla korkmuştu.

Yoongi kaç kez kaçmaya kalkışsada her seferinde yakalanmıştı. Jungkook dan da zerre ses yoktu, daha doğrusu onu aradığıda Yoongi için bir soru işaretiydi.

"size bir zararım bike dokunmadı neden bana bunu yapıyorsunuz?" Jimin dışarı çıktığı gibi yoongi ayağa kalkıp kapıyı itti. Jimin de aynı şekilde kapıyı açamaması için ters taraftan ittirsede ikiside bir omegaydı ve jimin yoongiye direnmekte zorluk çekiyordu. Ama tabi o bir büyücüydü ve bunu halletmesi zor olmamıştı. kapıyı kendi gücü dışındaki bir güçle kapatmıştı. "Jimin".

Yoongi duvarın bir köşesine kendini atmıştı. elini mührüne atmıştı belki omegası alfasıyla iletişim kurar diye ama omegasıyla hiç bir şekilde ona cevap vermiyordu. Alt dudağıyla birlikte çenesi titremeye başladığında kendini ağlamaktan öte yol çizememişti.

"Her zaman böylesin zaten aptal" Hıncını kafasından çıkartmak istercesine kafasını yumruklamaya başlamıştı. O kavga gürültü dolu evine bile özlem duymaya başlamıştı.

Hala tek umudu jungkookdu. Kendi kurtulamazdı bunlardan, İki adım atsa hemen fark ediyorlardı. Başı şiddetli bir şekilde ağrımaya başladığı için sessizde ona bırktıkları iki battaniye bir yastığa yavaşça kıvrıldı. Tabi boğazından yükselen hıçkırıklara mani olamıyordu. Battaniyenin bir tanesini beton zemine sermiş bir tanesinide üstüne almıştı.

Tabiki bu soğuk betonda ince bir battaniyeyle rahat etmesi imkansızdı ama yapılabilecek başka bir şey yoktu. Tıkanan burnunu çekmeye çalışıp yan döndü.

Uyumaya çalışsada sanki o küçücük odada onu birileri izliyoruş gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyordu.
Yinede ağladığı için gelen uykusu ağır bastırıp uyumuştu. Bu demek değildi uykusundan bir çok kez uyanmadı.

...

Jimin kapıyı açıp içeri girdiğinde yerde uyuyan bedeni gördü. Her ne kadar bazen suçlu hissetsede nefreti ağır basıyordu. Elinde getirdiği yemek ve suyu kapının önüne bırakıp çıktı. Artık görüp de yemek ona kalmıştı. ister yerdi ister yemez.

Tekrar dedesinin yanına döndüğünde dedesi elinde ki büyü kitaplarından birini önüne almış odaklanmış bir şekilde bir şeylerle uğraşıyordu. Bölmek istemesede konuşmaları gereken şeyler vardı. "Dede"

"Şu an olmaz sonra" Jimin acil olduğunu söylesede dedesi işi her neyse önemli olmalıki onu kovmuştu.

Odasına girip önüne eskiden kalma yarıları yanmış hatta bazılarının sadece ufacık bir parçası kalmış olan fotoğraflarını aldı. Fotoğraflara bakarken içinden sanki bir şeyleri söküp almışlar gibi hissetmişti. Gözlerinden akan yaşı silip yatağına oturdu. Hayatı hiç de kolay olmamıştı. İnsanların bilmediği o kadar şeyi vardıki bunların ağırlığının altında kalmış bir dahada ayağa kalkamamıştı.

royal landsTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon