ELLİNCİ BÖLÜM -FİNAL-

3K 541 87
                                    

Günler beklediğimden daha hızlı geçiyordu.

harles'ın bana evlenme teklif ettiği balodan sonra Kent dedikodu ile çalkalanıyordu. Her kahvaltı masasında, her terzi odasında Dük'ün yeni aşkı anlatılıyordu.

İnzivaya çekilen Winchester Dükü, sonunda sosyeteye geri dönmüş, her ne kadar ayağından sakatlansa da ne yakışıklılığından ne de görüntüsünden bir şey kaybetmemişti. Bu duruma sevinen bekar anneleri sonunda kızları için bir kısmet daha çıktı diye sevinirken daha katıldığı ilk balo da evde kalacak kadar yaşlı olan bir kadınla beraber vakit geçirirken görülmüştü.

Evde kalmış kısmını her duyduğumda gülmeme engel olamıyordum.

Üstelik kadına evlenme teklifi ettiğini duydukları zaman dedikodu ateşi daha çok alevlenmişti.

Kimse buna inanmıyor, sadece abartılı bir söylenti olduğunu düşünüyordu. Birkaç kez sütçü ile hizmetçi kızın konuşmalarına şahit olmuştum. İnsanlar dükün delirdiğini bile düşünüyordu.

Söylentiler her zaman farklılık gösteriyordu. Kimi söylenti de Baron Mercer ondan rica ettiği için kuzeniyle ilgilendiğini, bunun sonucunda kadınla dükün uygunsuz bir şekilde yakalandığı için evlenmek zorunda kaldığını, kimi söylentiye göre de ölümüne neden olan Helena Anne Mercer'dan sonra vicdanını rahatlatmak için kadınla evleniyordu.

Her türlü söylenti de saçmaydı.

Üstelik dükün bana evlenme teklif ettiği bilinmesine rağmen taliplerim durmadan artıyor, Edward sürekli doğru karar verdiğime emin olmak için onlarla da görüşmemi söylüyordu.

Odanın içindeki yasemin kokusu o kadar baskındı ki derin bir nefes aldığımda hapşırmak zorunda kaldım. Edward gözlerini devirmeden önce hizmetçinin odaya getirdiği bir demet yasemine bakarken çayını sakince yudumladı. Artık gelen çiçeklere alışmıştık.

"Salon sonunda çiçek bahçesine döndü," derken eğlendiği belli oluyordu. Charles çiçeklerin geldiğini bildiği için sinirleniyor ve onun bu durumu da Edward'ın daha çok eğlenmesine neden oluyordu. Ona göre kardeşine layık bir adam değildi ve ne zaman Charles ile bir araya gelseler bunu ona hatırlatmaktan ayrı bir zevk alıyordu.

Onun söylediklerine gülümserken porselen demlikten döktüğüm çaya bakıyordum. Edward korumacı tavrını hala sürdürüyordu. Onun bu halleri beni boğmaktan çok mutlu ediyordu.

Çaya sütü es geçerek şeker kattım. Şeker bu zamanda daha büyük parçalıydı birazda sertti. Bir tane yeterli olacağını düşünerek gümüş kaşıkla karıştırmaya başladım. Aynı zamanda parmağımda parlayan yakut yüzüğe bakıyordum. Ne zaman Charles ile karşılaşsak yüzünün tam üzerinden elimi öpüyordu. Yakut şeklindeki kalbin aslında ona ait olduğunu ve her zaman bende kalacağını söylediğinde mutluluktan nefesim kesilmişti.

"Böyle olmasını sen istedin. Tabi kısmetler de senden bir şey koparabilmek için bana yaklaşmakta vakit kaybetmedi."

Edward omzunu silkti. "Daha önce dediğim gibi neyse ki evleneceğin adam belli yoksa bu adamların hangisi sana uygun hangisi değil durmadan uğraşmak zorunda kalacaktım, diye homurdandı.

Fincanı dudaklarıma götürürken bir an duraksadım. "Açıkçası senin o halini görmek isterdim. Eğlenceli olabilirdi," dedim ona sataşarak. Madem bu durumdan keyif alıyordu bende ona takılabilirdim.

Oysa o bana ayak uydurmak yerine sevgi dolu gülümsemesiyle bana baktı. "Seninle vakit geçirmeyi özleyeceğim," derken sesi samimi geliyordu. Fincanı yavaşça tabağına bıraktı. Yine her zaman ki gibi yakışıklı görünüyordu. Konuşmadan önce pantolonunda ki görünmez bir ipe parmağıyla fiske attı. "Elimden gelse evlenmene bile izin vermem."

Dük ile Beş ÇayıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin