Ülkesinden kaçmak zorunda kalan genç bir kızdı.
Yabancı bir ülkede sığınmacı olmanın tüm zorluklarını yaşadı.
Taciz, hakaret ve sevgisizlik artık sıradan şeylerdi.
Soğuk kış günlerinde sokakta yaşamak ise gerçekten zordu.
Hasta bedeni...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
YENİ DÜZEN
"Buyurun?" dedi tatlı bir sesle.
Karşısındaki sarışın adam duraklamıştı. Güzel mavi gözleri tatlı bir yumuşaklıkla baksa da keskin bir görüş açısına sahip olduğu kesindi. Saniyeler içinde genç kızı baştan aşağı süzmüştü. Beyaz bluzu ve atkuyruğu yaptığı kahverengi saçları çok güzel bir uyum sağlamıştı. İnce boynu meydandaydı. Boyu bir kıza göre epeyce uzundu.
"Ben... Faruk Bey'e bakmıştım!" dedi kendisini toparlayarak."Acaba yanlış daireye mi geldim?"
"Hayır, doğru geldiniz. Burası!"
"Evde misafiri var galiba!" dedi genç adam. Onun narin kemikli omuzlarının ardından evin içine öylesine baktı. "Ben gideyim. Sonra yine uğrarım."
Bu tavır Berna'yı şaşırtmıştı. Öyle ki yakışıklı adam sanki oradan hemen ayrılmak ister gibiydi. Kendisinde mi bir şeyler vardı acaba? Kıyafeti açık saçık değildi. Doğru düzgün makyaj bile yapmamıştı. Alnının ortasında kocaman bir sivilcesi de olmadığına göre bu adam neden gözlerine bakmadan konuşuyordu?
"İş için mi geldiniz? Nakliye mi?" Sonra kaşları hafifçe kalktı. "Ah!" Aklına gelen şeyle tatlı bir şekilde gülümsedi. Bembeyaz dişleri gözükmüştü. "Yoksa siz Hüseyin Bey misiniz? Zehra'nın erkek arkadaşı?" Eğer öyleyse kabul etmeliydi ki Zehra çok şanslıydı.
"Hayır..." dedi adam kesin bir sesle ama kendisini tanıtmaya da yeltenmedi.
"Hımm! Doğru! Zaten öyle olsanız, önce Zehra'yı istersiniz. Bekleyin bir dakika! Abimi çağırayım... İsim ne diyeyim?"
Sarışın adam genç kızın çekici gülümseyişi karşısında daha da huzursuz olmuştu. "Haber vermeyin, boş verin siz. Aslında akşam için sözleşmiştik ama bir işim çıkınca erken gelmek zorunda kaldım."
Berna oturma odasına geri döndü. Faruk elindeki bardaktan meyve suyunu yudumluyordu. Hepsinin bakışları Berna'ya döndü.
"Kapıda bir adam seninle görüşmek istiyor abi!" dedi Berna.
Faruk'un kaşları hafifçe havalandı. "Kimmiş?"
"Adını söylemedi ama..." Her zamanki neşeli haliyle gülümsedi. "Seninle yarışacak kadar yakışıklı ve havalı bir adam... Daha önce gelenlerden değil. Bu yeni!"
Faruk elinde olmadan yutkundu. Bardağını kenardaki tepsiye bıraktı. "Sarışın mı?" diye sordu kuru bir sesle.
"Evet! Sarışınları pek sevmesem de bu adam farklı! Ona sarışın denmez. Saçları çok güzel bir tonda. Cildi de süt beyazı değil! Cüsse olarak da Thor gibi bir şey!" Yaşına uygun bir şekilde kıkırdamıştı.
