12: Halkı Tanımak.

462 74 15
                                    

Balkon konuşmasının ve hemen ardından gerçekleşen yemeğin üzerinden tam olarak bir hafta geçmişti. Başkentte her bir köşe çiçeklerle süsleniyor, uzun süredir bekledikleri veliaht prenslerinin artık tahta çıkacak olmasını kutluyorlardı. Hatta bu kutlama hali sadece başkentle sınırlı kalmamış, ülkenin dört bir yanına yayılmıştı. Bu süre boyunca Prens, yaptığı duyuru sebebiyle artan işleriyle uğraşıyor, her gün farklı krallıkların yöneticileri ile görüşmeler yapıyordu.

Jisung ise kendisini oyalamak için çeşitli uğraşlar arıyordu. Hiç ilgi duymadığı el işine bir şans daha vermişti ve bu sefer sevmiş gibi görünüyordu. Yeğeni için ördüğü birkaç kıyafet sonrasında, kendisine engel olamayıp küçük bir bebek battaniyesi örmüştü.

Her ne kadar şimdilik öyle bir düşüncesi olmasa da her omegada olduğu gibi onda da hamile kalmak ve alfasının yavrularını doğurmak gibi istekler vardı, bu onun için doğası gereği karşı konulmaz bir düşünce ve dürtüydü.

Yine de bu düşüncelerini kendine saklamak istediği için, ördüğü battaniyeyi odasındaki dolabında bir yere gizlemişti. Kardeşlerinden biri görürse her şey çok yanlış anlaşılabilir ve işler içinden çıkılmaz bir hale girebilirdi.

Ya da sadece Jisung kafasında kuruyordu, yine de önlem almak istemişti.

O akşam ise evlerinin küçük balkonunda oturmuş kitap okuyordu. Aslına bakarsanız okuduğunu söylemek yalan olurdu, aklı tamamıyla ertesi gün katılacağı geziyle meşguldü.

Birkaç gün önce Minho, omegayla birlikte köyleri gezerek bir bir halk ile tanışması gerektiğini söyleyen bir mektup göndermişti ona.

Elbette Jisung'un köylülerle tanışmakla ilgili bir sorunu yoktu. Tam tersi, gelecekte etkili ve saygı duyulan bir kraliçe olmak istediği için halkın içine girmesinin oldukça önemli bir görev olduğunu biliyordu.

Fakat yine de, bu zamana kadar göz ardı ettiği tüm endişeleri bir bir günyüzüne çıkmaya başlamıştı. İnsanların onu sevip benimsemelerini istiyordu, elinden geldiğince onların sıkıntılarını çözebilmek ve halkına yararlı biri olacağına inanmalarını istiyordu.

Elbette şu anki kraliçe, halktan ve onların hayatından tamamıyla kopuk değildi. Ne krallığın daha önceki kralları ne de Minho, kendilerini üstün görerek saraylarına kapanıp lüks içinde yaşamamışlardı. Lee ailesi, her şeylerini halka adamış ve sadece onların refah içinde yaşayabilmeleri için çalışmışlardı.

İşte bu yüzden Jisung'un kendisini sevdirmesi çok önemliydi. Yönettiği toplum ona saygı duymazsa, ne diğer krallıklar ne de başkaları saygı duyardı ve bunun oldukça farkındaydı.

Elinden geldiğince iyimser olmaya çalıştı, o her zamanki gibi kendisi olarak insanların karşısına çıkacaktı, sevip sevmemeleri onlara kalmıştı. Evet, böyle düşünmeliydi.

Ertesi gün sabah erken bir saatte prens, kendi atlarının sürdüğü arabasıyla omeganın evine gelmişti. Birlikte uzun sayılabilecek bir yola çıkmışlardı. Ancak ikili, ettikleri sohbetten öylesine keyif almıştı ki zaman nasıl geçmişti anlayamamışlardı bile. Nihayetinde araba durduğunda ve muhafızlar kapılarını açtığında, ilk duraklarına geldiklerini anlamışlardı.

Prens hızlıca basamaklardan indi ve omegaya yardımcı olabilmek için elini uzattı. Karşısındaki adamın ilgisinden asla sıkılmayan Jisung ise kıkırdamasını durdurmaya çalışarak uzatılan eli parmaklarının ucuyla tuttu ve yavaşça arabadan indi.

"Majesteleri, Fenton'a hoşgeldiniz. Lütfen beni takip edin," Kasaba yöneticisi, prensi ve müstakbel eşini selamladıktan sonra önden yürümeye başladı.

Meydana doğru gittiklerini tahmin ediyordu Jisung. Yürüdüğü yolun iki tarafında da insanlar birikmişti. Hiç biri onlara yaklaşmaya cesaret edemese de büyük bir ilgiyle omegayı süzüyorlardı. Minho'yu çok kez gördükleri için tüm bakışlar onun üstündeydi.

"Lütfen halkımızı mazur görün majesteleri, sizleri ilk defa gördükleri için heyecanlılar." Yaşlı adam, omegayı tanımadığı için çekinerek konuşurken Jisung hafifçe gülümsedi. "Elbette anlıyorum, benim için hiçbir sakıncası yok. Aksine, ilgiyle karşılanmak beni mutlu etti." diyerek cevap verdiğinde adam da rahatlayarak ona karşılık olarak gülümsedi.

Başından beri onları izleyen alfa omegasına yaklaştı. Küçüğünün bir elini tutarak koluna girmesini sağladı, bu şekilde daha yakınlardı ve kimse duymadan konuşabilirlerdi. "Seni sevmiş gibi duruyorlar. Yüzlerine baksana, hepsinin gözleri parlıyor güzelliğinden."

Sevinçle gülümseyen omega, duyduğu son cümle ile kızarmaya başlamıştı. Prensin iltifatlarına henüz alışamamıştı ve yakın zamanda alışacağını da sanmıyordu. "Çok sevdikleri prenslerinin yanında kim olsa bu şekilde bakarlardı Minho, asıl düşüncelerini ilerleyen zamanda öğreneceğiz." diyerek cevap vermişti alfaya.

Prensin etkisinin büyük olduğunu biliyordu Jisung. Herkes Minho'yu seviyordu zaten, kendisi değil de başkası burada olsa yine aynı tepkileri verirlerdi diye düşünüyordu. Önemli olan prensin yanında olmaktı.

Diğerinin bu düşüncesine katılmasa da sessiz kaldı alfa. Halkını tanıyordu ve Jisung'u en az onu sevdikleri kadar seveceğinden fazlasıyla emindi. Zaten kim sevmezdi ki bu omegayı?

Önlerindeki adam adımlarını yavaşlattı, çift ile aralarında biraz mesafe bırakarak durdu. Muhafızlar da dahil, kimse kraliyet üyelerine belli bir uzaklık haricinde yaklaşamazdı. Halkla iç içe olsalar da onların güvenliği tüm bu samimiyetten önce geliyordu herkes için.

"Majesteleri, burası kasabamızın meydanı. Dinlenebilmeniz ve halkımızla ilgilenebilmeniz için bir alan hazırladık. Lütfen herhangi bir emriniz olursa bana seslenmekten cekinmeyin."

Yanlarından ayrılan adamı gözleriyle takip etti Jisung. Tamamen gitmemiş uzaktaki bir ağacın altında ellerini önünde birleştirmiş bir şekilde onları izlemeye başlamıştı. Adamı takdir etti omega, onları tamamıyla yalnız başlarına bırakıp gideceğini düşünmüştü, nedensizce güvende hissetti.

"Buraya oturabilirsiniz Prensim," diyerek bir kadın öne çıktı. Oldukça güzel ve şartlara göre de bakımlı duruyordu. Omega olduğunu fark etmesi ile kaşlarını çatsa da çaktırmadan ifadesini düzeltti Jisung. Sanki tüm omegalar kendini alfasının üstüne atacakmış gibi geliyordu ona. Saçma düşüncelerini kovup gülümseyerek Minho'nun uzattığı elini tuttu ve zarifçe onlar için hazırlanan yere oturdu.

Çok rahat olmasa da yine de beklediğinden fazlaydı bu çardak. İkili tahta oturakların üzerinde otururken köylüler çardağın etrafındaki banklara kurulmuşlardı. Oturacak boş yer bulamayanlar ise bulundukları yere, direkt olarak toprağın üstüne yerleşmişti.

Her yaştan insan onlara bakarken damağının kuruduğunu hissetti Jisung. Ne konuşacaklardı veya nasıl bir üslup kullanmalıydı, hiçbir fikri yoktu. Yüzündeki gülümsemeyi bozmadan yanındaki alfaya dönüp yardım istediğini belirten bakışlar attı. Omeganın ne yapacağını bilemediğini anında hisseden Minho karşılık olarak ona gülümsedi ve kendilerine bakan insanlara döndü.

"Sevgili halkım, görüşmeyeli nasılsınız?"

•••
cocuklar naber yaaaaaaa

simdi  biliyorum herkes unuttu fici ama korkmayin bu zor gunleri de beraber atlaticaz tmm mi cocuklar

2 hafta sonra yks var bence yb yazmam icin gayet yeterli bi sebep yani amaaa uzulmeyin isimizin basina donduk 🤚🏼🤚🏼🤚🏼🤚🏼

bisiler daha soylicektim sanki ama unuttum ya neyse oy vermeyi falab unutmayin optum cok

Favorite of the Lee's, MinsungWhere stories live. Discover now