44-İKİZ VAHŞETİ

911 123 137
                                    

Uzun ve güzel bir bölümle geldim piyade tüfeklerimmmm

Normalde bu bölüm full işkence olacaktı ama o sahneleri okuyamayacak olanlar için biraz değişiklik yaptım. İlk başlarda işkence yok, daha sonra ise tamamen işkence (⁠◠⁠‿⁠◕⁠)

Sizleri fazla tutmuyorum ve bölüme uğurluyorummmm

╾━╤デ╦︻

"Önceki bölümde Akay, Güney'in peşinden gitmiş, gözü dönmüş Güney'i durdurmayı başarmıştı. Güney de Akay'ı ağaçlık bir alana götürmüş, soy isimleri hakkındaki hikayeyi anlatmıştı. Eski dörtlü, 31 yıl önce Gürgen adında kurtuluş savaşı gazisi olan 92 yaşında bir dedeyle karşılaşmış. O günün akşamı Gürgen dedenin evine misafir olmuşlar. Sonraki gün Gürgen dede onları yadigara, yani hendeğe gotürmüş, o hendeğin anahtarlarını onlara vermiş. Onlardan hendeğin içindeki hatıralara sahip çıkmalarını istemiş. İlk dörtlüden, yani kendi grubundan da bahsetmiş, daha sonra da Güney, Kuzey, Karaca ve Efsun'u kendi soyundan geldiklerini söylemelerini istemiş. Kuzey de adın adımız olacak diyerek onun ismini kendi isimleri yapacaklarını söylemiş. Hendeğe girmiş, ilk Dörtlü'nün hatıralarını bulmuşlar. Daha sonra Güney gruplarına ve ilk gruba bir isim bulmuş, Dörtlü demiş. Teşekkür etmek için Gürgen dedenin konağına gitmiş, Gürgen dedeyi kendi odasında, bir mektubun üzerinde ölü bulmuşlar. Daha sonra geçmiş bitiyor ve günümüze geçiş yapmıştık. Güney, Akay'a o mektubu vermişti. Mektupta Gürgen dedenin vasiyeti ve tüm mal varlığını Güney'in olduğu Dörtlü'ye bıraktığı yazıyordu. Güney, Akay'ın yeni Dörtlü'yü toparlayacak, onları birbirine bağlayacak kişi olduğunu ve zamanı gelince Efsun'un anahtarını alacağını söylemişti. Akay'ı kendine gelmesi için de uyarmıştı. Güney, Akay'ı mezarlığın başında yanlız bırakıp gittiğinde Akay, Şüheda'yı uzaklaştırmayacağına, Alpay'ın geçmişini öğreneceğine ve Mir'e geçici birisi gözüyle bakmayacağına kendi kendine söz vermişti. En son Yuva'yı aramış, zamanının geldiğini söylemişti."

Şırnaktaydık. Amcamın bana Gürgen dededen bahsetmesinin üzerinden dört gün geçmişti. Bu dört gün içinde olabildiği kadar Şüheda ile iletişime girmeye çalışmıştım ancak bir türlü konuşamıyordum. Alpay ile de daha fazla muhabbetimiz olmuştu ve Mir'e gerçekten de kalıcı ilişki gözüyle bakmaya başlamıştım.

Şimdilik her şey iyi gidiyordu.

Ağaçlık, dağlık bir arazideydik. Eski, uzun zaman önce kapatılmış bir fabrika vardı ileride. Yaver üzerine düşen görevi yapmış, Mehmed Dalkıran ve o gün ailemi öldüren yedi kişiyi buraya toplamıştı. Yuva ise bıraktığımız tüm kanıtları temizlemişti. Amcam, ondan istediğim tüm malzemeleri fabrikaya götürmüştü.

Ben, amcam ve Şüheda, fabrikaya yakın bir bölgedeydik. Evet, Şüheda da bizimleydi. Onu da yanımıza almamız için bizi zorla ikna etmişti. Arabanın gidebileceği yere kadar gitmiştik. Bu noktadan öteye araba gitmiyordu çünkü fabrikaya giden yoldaki asfalt çatlamış, topraklanmış ve de üzerinde bir şeyler vardı. Arabayı gölgelik bir alana park etmiştik ve şimdi de arabanın hemen yanında durmuş birbirimizle bakışıyorduk.

Efsun hanımın gelmesini bekliyorduk. Amcam bu yüzden pişmiş kelle gibi sırıtıyordu ama üzerindeki gerginlik metrelerce öteden hissedilebilirdi. Şüheda, Efsun karısını sevmişti. Bir ben sevememiştim o kadını.

Ne yani, amcamı benden alacak bir kadını sevmem mi gerekiyor? Nah.

"Benim size söylemem gereken bir şey var." Diyen Şüheda, üçümüz arasındaki sessizliği bozmuştu. Amcam, yüzündeki kelle sırıtışıyla kıza baktı. Ben ise her ne kadar gözlerimi kaçırmak istesem de gergin bakışlarımı üzerine çevirdim.

LAKAYITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin