Bölüm 5

3K 159 9
                                    

Pes etmişti. Bizimle geçirdiği iki gün boyunca beni ikna etmeye çalışmıştı. Salıncakta konuştuğumuz ilk gün saatte bir odamın kapısında belirip 'Karıcığım, evimize ne zaman gidiyoruz?' demek dışında başka bir şey söylememişti ama sürekli varlığı kendisine alışmamı sağlamıştı. Özellikle de dün itibarıyla annemin sürekli olarak bulduğu evden kaçma bahanelerine Meryem'in de saatlerce ortadan kaybolmaları eklenince ben de odamdan çıkıp onunla vakit geçirmek zorunda kalmıştım. Pek konuşmamış, evin bir köşesinde atılı duran tarih öncesi DVD oynatıcıyla yine tarih öncesi olan Alacakaranlık gibi filmler izlemiştik bütün gün. Oldukça sinir bozucu bir kişiliği olmasına rağmen çenesini uzun süreler boyunca kapatabiliyor olduğunu öğrenmek rahatlatıcı bir şeydi.  

Bugün ise, dün geceki 'sana gerçekten ihtiyacım var' olarak adlandırdığım bakışından sonra benimle hiç iletişime geçmeden, valizinden çıkardığı birkaç parça eşyayı toparlamış, annem, teyzem ve Meryem'le vedalaşıyordu. Kapıdan çıkmak üzereydi ve ben gerçekten de iyi bir karar verip vermediğimin sessiz muhakemesini yaparken Meryem'le göz göze gelmiştim. Kız kardeşim verecek olduğum her kararın arkasında durabilecek bir yapıya sahipti, on beş yaşında olmasına rağmen sağlam bir kişiliği vardı ve beni çoğu kişiden, annemden bile, çok tanıdığı için vermek üzere olduğum kararın beni ne kadar yıprattığını da biliyordu. 

"Abla," dedi sessizce, annemlerin dikkatini çekmek istemiyordu, belliydi. "bence iç sesini geç olmadan dinlemelisin." 

Tabii ya, iç sesim. Ne diyordu iç sesim iki gündür? Bana ihanet edip Kerem'in tarafını tutmakla meşguldü kendisi, bir sürü de nedeni vardı. İstanbul büyük şehirdi, kendime kolaylıkla iş bulabilirdim, iş bulursam para kazanır, Meryem'i konservatuara yazdırabilecek harç parasını biriktirebilirdim. Ayrıca çevre yapardım, belki Kerem sayesinde buna gerek bile kalmaz, küçükken hep hayal ettiğim gibi yabancı dillerimi Radyo Televizyon bölümüyle birleştirip spor spikerliği yapabilirdim. Bunu yaparken de, bana benim ona ihtiyacım olan kadar ihtiyacı olan birine yardımcı olabilirdim. Ne kadar zor olabilirdi ki? Kerem uzun film seansımızdan sonra, onunla geleceğime hiç inanmasa da, eğer İstanbul'a gidersem benden beklenilecek olan her şeyi açıklamıştı. 

Liste pek uzun değildi. Bir nikah daha kıyacak, bunca süre okulumu etkilememek için ayrı yaşadığımızı ama şimdi birlikte olmaktan çok mutlu olduğumuzu ilan edecektik herkese. Birkaç kişi hariç takımdakiler bile evliliğimizin gerçek olduğunu düşüneceklerdi. Kerem'in maçlarına gidecek, kutlamalara onunla birlikte katılacaktım ve temelinde benden beklenen şeyler sadece bunlardı. Kerem senelerdir çok nadir kullandığım ek kartını istediğim her şeyi almak için kullanabileceğimi, istersem istediğim üniversitede, özel bile olsa, ister yüksek lisans yapabileceğimi istersem sıfırdan başlayıp yeni bir bölüm okuyabileceğimi söylemişti. Eğer istersem çalışmama da karışmayacaktı kesinlikle. Üniversite demeseydi beni ikna edebilir miydi bilmiyorum, ama ağzının iyi laf yaptığını söyleyebilirdim. 

Meryem de içimdeki ateşi körüklemişti işte. Hızla odama dalmadan önce, arabasının bagajını kapatmaya yeltenen Kerem'e seslenmeyi akıl edebilmiştim neyse ki. "Kerem!" Odamın tam olarak dış kapıyı gören koridorda olmasına hiç bu kadar sevinmemiştim desem yeriydi çünkü kafasını içeriye çevirdiğinde göz göze gelebilmiştik. Ellerim heyecandan titrerken odamın kapısını açtım. "Karını almadan gitmiyorsun her halde?"

Yüzük / Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin