Aslında maç çok iyi başlamıştı. O kadar pozitifti ki, Okan hocanın Kerem hakkında söylediklerine inanmamı oldukça zorlaştırıyordu bu durum. Bütün üyelerini bu kadar destekleyen bir takım Kerem'in kendisinden şüphe duymasını nasıl sağlayabilirdi ki? Sonra top Kerem'in ayağına geldi, taraftar da sanki sihirli bir tuşa basılmış gibi az önceki destekleyen halinden sıyrılıp başka bir şeye dönüştü resmen. Islıklar, yuhalamalar, Kerem'in koştuğu yere yakın taraftan sahaya fırlatılan türlü türlü cisimler...
Neye uğradığımı şaşırmıştım resmen. Benim gördüğüm kadarıyla yanlış yaptığı bir şey de yoktu. Şaşkınlıkla ayağa fırladığımda Yunus da benimle beraber kalktı. Kerem birkaç saniyeliğine aldığı tepkiyi izlemek için durmuş sonrasında koşusuna devam ederek ceza sahasının içindeki Mertens'e pas vermişti. Mertens'in vurduğu top gole dönüşünce de taraftar kutlamaya başlamıştı. Bu kadar tutarsız bir başka topluluk görmemiştim. Kerem gol sevinci sırasında yedek kulübesine doğru koşmuştu Mertens'in peşinden. Göz göze geldiğimizde, gözlerinde daha önce hiç görmediğim bir şey görmüştüm. Sevinirken bile o kadar kırgındı ki, taraftara bir kez olsun bakmamış, sevincini yedek kulübesindeki arkadaşlarıyla yaşamıştı.
"Gökçe? İyi misin?" Yunus bir elini omzuma koyup beni geri oturmam için çekerken konuşmuştu sonunda. Onu takip ederek itirazsız oturdum yerime. Gözlerimi şimdi normal seyrine dönmüş oyundan alıp ona baktım.
"Bilmiyorum, ben...şoka uğradım sanırım." derin bir nefes alarak bir kez daha, sahada en iyi şekilde savaşmaya çalıştığı halde taraftardan linç yiyen kocama odaklandım. "Kerem, İstanbul'a geldiğimizden beri sanki şu gördüğü muamele onu hiç etkilemiyormuş gibi davranıyordu. Öyle ki ben...ben abarttığını falan düşünmeye başlamıştım. Şimdi..." bu kadar baskı benim üzerimde olsa nasıl hissedeceğimi düşünmemle boğazımda kocaman bir yumru oluşması bir olmuştu. Gözlerimin de sulanmasıyla ağlamamı engelleyebilmek için bir nefes daha aldım. "Yunus," dediğimde bana daha bir dikkatli bakmıştı. "sanırım ben Kerem'i ilk defa gördüm, az önce yani. Üzerindeki tüm bu baskıyla, sahada en iyisini vermeye çalışırken."
"İlk defa gören birisi için zor olduğunun farkındayım." Yunus anlayışlı bir şekilde gülümsedikten sonra omzumu pat patlayarak sahaya döndü. "Kerem neredeyse dört senedir bunlarla uğraşıyor. Üzerine o kadar çok gidiyorlar ki bu durum kaptanlığını da etkiliyordu. O yüzden bu sezon artık kaptanlık yapmıyor."
"Yapmıyor mu?" diye sordum şaşkınlıkla, ben hala devam ettiğini düşünmüştüm.
"Yok, sezon başından beri. Aslında onun için iyi bir karar oldu bu, kafasını biraz olsun boşalttı, yükü azaldı gibi oldu. Bir de," bir şey demek istiyor ama diyemiyor gibi durunca hadi söyle diye bir işaret yaptım ona başımla. "sen geldin." Ben gelmiştim gelmesine ama geldiğimden beri ne kadar katkı sağlamıştım ona bilmiyordum. Yunus birden daha da ciddileştiğimi görünce şakacı bir şekilde omzumdan ittirdi beni. "Ev yemeği, kadın eli etkisi falan her halde. Artık evde ne yapıyorsanız."
"Yunus!" diyerek ben de omuzuna bir tane patlattım. Biz düşüncelere dalıp maçtan soyutlanırken zaten yarı zamanı bitmiş olan ilk yarı da başka golsüz ve sorunsuz sonlandı. Devre arasında yine Okan hocanın peşine takılarak takımla birlikte soyunma odasına gittim. Verilecek çoğu taktiği maç başlamadan anlattığı için bu yarı bir sıfırlık üstünlüğümüzü korumak ve odaklanmak adına yaptığı konuşmayla geçmişti. Okan hoca konuşmasını yaptıktan sonra bana da 'Yürü, Gökçe. Kocandan bir saat ayrı kalsan ölmezsin.' diyerek beni de peşinden sürükleyince, Kerem'le konuşma fırsatım olmamıştı. Maçtan sonra, otelde ona bana fark ettirmeden nasıl normal yaşayabildiğini sormayı aklıma not ederek yedek kulübesine geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzük / Kerem Aktürkoğlu
FanfictionFutbolcu Kerem. Galatasaraylı Kerem. Mustafa amcanın torunu Kerem. Kocam Kerem. Gökçe Altun kendisini Kerem Aktürkoğlu ile evlenme dairesinde bulduğunda 20 yaşında, üniversite ikinci sınıf öğrencisiydi. Kerem'le daha öncesinde hiç konuşmamış, nik...