Mesajsız İlk Gün

5.7K 697 60
                                    

Bir buçuk gündür ondan mesaj almıyordu Etna. Telefonunun kilit ekranını hevesle açtığı her saniyenin sonrasında, büyük bir hüsran dalgasının içine sokuluyordu. Gitmiş miydi ? Artık mesaj atmayacak mıydı, ona ? Yıllardır birlikte olduğu bir insanı kaybetmiş gibi hissediyordu genç kız. İşte onun en kötü özelliği buydu: herkese çok çabuk bağlanıyordu. 

Onun sesini canlandırdı zihninde. Ağzından dökülen, 'Seni Seviyorum.' sözcüklerini teninde hissetti. Hafif bir üperme yayılmıştı vücuduna. Onun sesi açıklayamayacağı kadar yabancıydı. Hiçbir yerde duymadığına emindi. Tanıdık bir tınısı yoktu. Ama onu yanında hissediyordu. Şu arka sırada oturduğunu düşünüyordu. Tahtaya değen tebeşirin sesinde olduğunu düşünüyordu. O her yerdeydi, ama onu hiçbir zaman görmemişti, duymamıştı, dokunmamıştı. 

Etna kalemiyle defterine çizdiği karalamaya baktı. Çizdiği şeyle ilgilendiği bile yoktu, ama ortaya çıkan bir 'ölüm' tasvirini güzel yansıttığı düşünüyordu. Karşısındaki defterde bir kız vardı. İfadesiz bir kız. Kurşun kalemin dokunduğu yüzünde, hiçbir hissi yoktu. Söyledikleri olmamıştı. Ruhsuz gibi gözüküyordu. Kollarını iki yana doğru açmıştı. O ifadesiz suratına tezat olarak, benliği bir şey anlatmaya çalışıyor gibiydi. Ve belinde iki kol vardı. Bedeni gözükmüyordu bu kolların sahibinin. Ama yapılı bir görünüşü vardı. Yani uzaktan bakıyor olsak bile, kollarını açmış bu ifadesiz kızın beline sarınmış ellerin bir erkeğe ait olduğunu anlayabilirdik. 

Bu çizim bir açıdan kendisiydi. Yaşıyordu Etna, ama ölüydü. Yürüyordu Etna, ama ölüydü. Gülüyordu Etna, ama ölüydü. Saçlarını kulaklarının arkasına doğru sıkıştırdı.. Sonrasında gözlerini ellere çevirdi. Her zaman yanında olan biriydi bu. Yüzü yoktu, yüzünü hiç görmemişti Etna. Ama onu bırakmayacaktı. Bunu biliyordu. 

Zilin çalması ile, sırasına takılmış olan çantasını sırtına doğru asıp ayağa kalktı. Yanında oturan Destina'nın bir şey demesine fırsat bırakmadan çıkmıştı sınıftan genç kız. Okulun koridorlarına saydam izlerini bırakıp, nefes almak için bahçeye çıkmak istiyordu. Hiç bu kadar yalnız hissetmemişti. Hayatına gireli bir hafta bile olmamış bir insanın, nasıl yokluğunu çekebilirdi insan ? Onsuzken, onsuz olabilmeyi düşünmüş müydü ? Yoksa, o her zaman onu mu beklemişti ? 

Bahçedeki banklardan birine oturdu. Telefonunu açıp, mesajlar sekmesindeki Bilinmeyen Numara kutucuğuna tıkladı. 

Bilinmeyen Numara: Seninle konuşmak, şaka olamayacak kadar güzel. 

Bilinmeyen Numara: Ve seninle öldüğüme pişman değilim.

Elini ekrana doğru değdirdi. Onun son mesajları buydu. Beraber öldüğüm çocuğun son mesajları.. Gökyüzüne doğru dikti gözlerini Etna. Ağzından bir fısıltı çıktı. 

"Seninle öldüğüme pişman değilim." 

carpe noctemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin