✉ dört

2.9K 273 122
                                    

"Bu parti berbat, hadi gidelim."


"Ben Josh'ı almaya gidiyorum." o kalabalığın arasında kaybolurken kollarımı çaprazlayıp ofladım. Bu partiye gelmek aptalca bir fikirdi. Ben partileri sevmezdim.


Kalabalığın arasından sıkışarak mutfağa ilerledim. Tanrıya şükür, burası sessizdi. Masanın önündeki bir sandalyeye oturup bağcıklarımı bağladım.


"Hey," yukarı baktım ve kapının önünde dikilen Harry'i gördüm.


"Omzunun iyi olup olmadığına bakmaya geldim." Gülümseyip, masanın üstündeki bardağı aldı. "Bugün epey sert çarptın."


Kapa çeneni Harry.


"Oh, beni neredeyse yere düşürüp üstüne özür dilemeden gittiğin zamandan mı bahsediyorsun?"


"İyi ne kelime, harikayım," Alayla söyledim. Harry kaşını kaldırdı, ama hiçbir şey söylemedi.


"Özür dilerim."


"Geç kaldın, sana hastane faturasını göndereceğim." Yüz ifadesinden üzüldüğü belli oluyordu, ve bu beni eğlendiriyordu.


"Louis'yi buldum!" Josh bağırdı. Josh durdu ve önce bana, sonra da Harry'e baktı, Harry başka bir şey söylemeden, elindeki bardakla dışarı çıktı.


"Harry ile mi konuşuyordun?" Niall, Josh'tan daha çok şaşırmış gibi görünüyordu.


"Öğle yemeğinde bana çarptığı için özür diledi."


Niall konuyu değiştirmeye çalıştı. Konuyu Harry'e getirmeyi hiç sevmezdi, çünkü konu Harry olunca Josh hiç susmazdı. "Sonic'e* gidelim."


"Bence de, çok açım. Birileri bana Taco Bell getirmedi," Niall'ı işaret ettim. Niall sadece omuz silkti.


Arabaya girdiğimizde, ona mesaj atmaya karar verdim.


Ben: berbat parti. biz partiden ayrıldık. Sonic'te yemek yiyeceğiz


Senin Efendin: neden?


Ben: çoğu son sınıf ve üçüncü sınıf öğrencilerinden nefret ettiğimizi fark ettik.


Senin Efendin: benden bile mi?


Ben: özellikle senden.


Senin Efendin: kaba. oysa ben senden hoşlanıyordum 


Ben: kaba. Kim olduğunu bile bilmiyorum. Senden nasıl hoşlanabilirim?


Texting ✉ Larry » TürkçeΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα