0 (Güvercin)

886 75 39
                                    

  Gözlerim tamamen camın önünde çiftleşen güvercinlere odaklanmıştı. Şu anda, o iki şapşal kuşun birbirlerine kur yapmasını izlemekten başka hiçbir şey bu denli keyifli olamazdı herhalde. En azından Profesör Moore ve onun sıkıcı dersinden daha eğlenceliydi. Basit bir sıkıcılık değil bu, nasılsa artık o kadar beyin bulandırmış ki, kimse arkamda bilmek istemeyeceğiniz şeyler yapan malları bile umursamıyordular.

  Ben kuşlara geri döneyim.

  Muhtemelen erkek taraf olan güvercin, dişi olanın kafasını gıdıklıyordu. Yani sanırım gıdıklıyordu. Bu onların fantezisi, kurcalamamak daha iyi olurdu. Çünkü, aklıma gelen şeyler biraz... Neyse işte. Zavallı hayvanlar için böyle düşünmemeliydim.

  Erkek olan bir süre durduktan sonra, hiç bir şekilde tanımlayamayacağım bir hareket yapmaya başladı. Eğer biraz sağduyum  olmasa dişi olanın naz yaptığını ve erkeğinde onu ikna etmeye çalıştığını düşünebilirdim.

  Fark ettim de, durum giderek daha anlaşılmaz ve saçma oluyordu.

  Neredeyse düşüncelerim arasından kaybolacak iken, Profesör'ün bana soru yöneltiğini anladım. Gözlerimi kuşlardan almak zorunda kalmıştım. Ve evet soruyu duymadım ne bekliyordunuz, kulaklarım, gözlerim kısaca tüm beynim pencerenin oradaydı. Adam iyi ki de bana cevap bekler gibi bakıyordu.

  Rezillik çanlarını duyar gibiydim.

  "Efendim, tekrar eder misiniz lütfen?" İşte bundan bahsediyordum. Tamam, burası lanet olası bir lise değildi ama öğrencilerin bana içlerinden kıs kıs güldüğüne yemin edebilirdim.

  Profesör çok sevgili sopasını, iki yana salladı. Yüzüne muzip bir sırıtış yerleştirdiğini görebiliyordum.

  "Bay Tomlinson, dersi dinlediğinizden emin olabilir miyim?" Hayır efendim olamazsın. En son kontrol ettiğim de burası bir üniversiteydi. Ne zamandan beri dersi dinlemek şart olmuştu.

  Adamın cidden garip huyları vardı.

  "Efendim, eğer soruyu tekrar ederseniz, cevabımla dersi dinleyip dinlemediğimi anlarsınız." Dahi falan olmalıydım.

  Profesör, tatmin olmuşcasına gülümsedi ve kel başını karıştırdı. 

  "Angut Kuşlarını bilir misiniz Bay Tomlinson?" diye sordu, sesi hülyalı çıkmıştı. Derin bir konuydu, ha?

  Bense bu sorunun ne tür bir soru olduğunu düşünüyordum. Tipik felsefe profesörlerinin tipik soruları...

  Tuzak kokusu alıyordum ama, tüm samimiyetimle cevap verdim.

  "Sanırım, tek eşli nadir türlerden biriydi... Duyduğuma göre, eşi ölse sonradan başka bir eş kabul etmezmiş." İşsiz gibi kuşları araştırdığım zamandan hatırlıyordum dediklerimi.

  Profesör onaylarcasına başını salladı.

  "Evet aynen öyle. Angut kuşlarını ve onun gibi tek eşlileri diğer canlılardan ayıran en önemli özellik sadakattir. Mesela Bay Tomlinson sizin şu izlediğiniz iki güvercin, birbirlerine sonsuz sadakat yemini ediyor bir nevi." Hangi bilmediğim zamanda ifşa olmuştum ben? "Onlar gibi kuşlar, ruh eşlerini ararlar, geçici bağlılık yapacakları eşler değil. Ve bir kez ruh eşini bulduklarında asla ayrılmazlar. Öldüklerinde bile. 

  Şimdi söyleyin bana Bay Tomlinson, sizce de insanlar bir Angut kuşu gibi, eşlerinin arkasından ömrünün sonlarına kadar yas tutabilirler mi, ya da bu doğru bir şey mi?" 

  Anlamıştım ki, tuzak soruya yeni gelmiştik. Ama ben ne cevap vereceğimi çok iyi biliyordum. 

  Konuşmamızı pür dikkat dinleyen sınıfa bir bakış attım. Yani, kısaca 'demin bana gülüyordunuz ama şimdi çok havalıyım' edasına girmiştim. 

  "Bence Profesör, ilişki içerisindeyken sadık kalmak önemlidir. Ama ölen eşinin arkasından ömrünün sonuna kadar yas içerisinde olmak, başka bir eş kabul etmemek... O kadar doğru mu bilemiyorum. Birkaç gün, birkaç hafta, birkaç ay. Acılar unutulmalı ve ileriye bakılmalıdır. Eşini sonsuza kadar orada kalması üzerine kalbinin bir köşesinde tutup, kalbini başka kişiye açmalısın." Bir süre bekledikten sonra "Çünkü ne o zaman kendin, ne seni uzaklardan seni izleyen eşin mutlu olabilir." deyip bitirdim. Oldukça kendimden emin bir şekilde omuzlarımı dikleştirdim ve Profesör'ün yorumuna hazırlandım.

  Ama tek dediği "aferin." olmuştu. En azından bir, dersi dinleyip dinlemediğim konusuna açıklık getirebilirdi.

  Ah bir dakika onu demin yaptı zaten.

  Pekala, ben boş boşuna mı bu kadar çene yapmıştım? Anlaşılan, o kadar da derin bir konu değildi.

  Profesör derse geri dönmüşken sıkıntıyla iç çekip güvercinleri kontrol ettim.

  İki kuşun da birlikte uçup gittiğini görmüştüm o an. Mutlu mutlu. Bakın benden söylemesi, dişi olan zor kızı oynamayı bıraktı da oldu bunlar yoksa onun hiçbir şansı yoktu.

  Aklıma geldi de aman da ne güzel değil mi, boşver sadakatli olmayı, ruh eşimi rüyamda bile göremeyecektim.

  Bakın, bu iki şapşal kuş bile benden daha şanslı!


Eğer biri çıkıp devam et demezse sileceğim. Zaten kusmuğumsu bir şey oldu, ben kimim de böyle bir kurgu yazmaya çalışıyorum, bölümü yazmak için uğraştığım çabadan çok araştırma için çabaladım aAF:asd:

Neyse  şimdiden vereceğiniz vote ve yorumlar için teşekkürler. Kimse görmeyecek olsa bile

All the love Xx


Love Birds // l.sWhere stories live. Discover now