5 (Kanarya)

306 47 42
                                    

Aslında her şey o sabah John'la konuşmamızdan birkaç gün önce başlamıştı. Çift güvercinleri izlediğim, Profesör Moore'la Angut kuşundan bahsettiğimiz günün sonrası, Zayn'le tanışmamız ve parktaki kumrular... Yalnızlığıma lanet edip, hayatımda hareketlilik istememle işte buraya kadar gelmiştim. Her şey, John'un benden isteğiyle şekillenmiş, etrafıma bir sürü insan doluşmuştu.

Sonunda adam akıllı bir analiz yaptığım için sevinsem mi, elime geçen sonuç fazla mistik olduğu için üzülsem mi bilemiyordum. Ama en iyisi akışına bırakıp ne olacağını izlemekti.

"Zayn'in babasının arkadaşının kuzeni." diye cevap verdiğimde, Henry'nin yüzünde garip bir ifade oluşmuş, Zayn gözlerini devirmiş, Niall da kıkır kıkır gülmüştü. Diğerleri ise hareketsizdi.

"Bunun geçerli bir cevap-" Henry'nin sözünü kestim.

"Seni tatmin etmek ne kadar zormuş Henry, kusuruma bakma." Bana nedense şaşkın şaşkın bakıyordu. Dediğim cümleyle Zayn bayağı eğlenmiş gözüküyordu ayrıca.

"Henry?"

"İsmin Henry değil mi yoksa?" Hayal kırıklığıyla dudaklarımı büzdüm. Ben bu çocuğu tam da mükemmel bir Henry olarak düşlemişken, olacak iş miydi bu?

"Harry." dedi düz bir ses tonuyla.

"Hey Zayn, geç oldu beni bırakır mısın?" Harry'den bakışlarımı çektim. Masadaki herkes, Niall Liam ve Zayn dışında bana efsanevi bir varlık görmüş gibi bakıyorlardı.

"Konuştuklarımızı duydun mu?" diye sordu içlerinden saçları mor olan.

"Kelimesi kelimesine, ama eğer bu olmaması gereken bir şeyse merak etmeyin anlamadım. Hiçbir şey." Sıkılmaya başlamıştım, neden böyle garip bir hava oluşmuştu? "Zayn diyorum, beni yurda bırakır mısın?"

"Biz de kalkıyorduk zaten." Zayn Niall ve Liam kalktığında ben de onların peşine takıldım. Harry, istediğini alamamış olduğundan sinirli gözüküyordu. Her ne kadar istediği şeyin ne olduğunu anlamamış olsam da, evet sebep buydu.

Onları arkada bırakıp bardan çıktığımızda, Niall ve Liam'a veda edip, Zayn'in arabasına atladım. O da sonradan geldi ve arabayı sürmeye başladı.

"Hey Zayn, neden seninle gelmeme izin verdin?" Uzun süredir merak ettiğim soruyu sorduğumda cevap alamayacağım diye korkuyordum ama Zayn hemencecik söyledi.

"Değişiklik olsun diye." Hiç gerçekçi değil. Ciddi mi o?

Neyse üstelemeyeceğim. Kötü sonuçlar doğurabilir.

******

Geldiğimizde bir an önce Zayn'den uzaklaşıp yurda girdim. O da zaten gidiyordu.

Odama aniden girdiğimde karşımda oda arkadaşımı bulmayı ummuyordum.

"Selam Louis." dedi soğuk soğuk, bu çocuk beni korkutuyordu. Yatağın üzerinde oturmuş, pusuda bekleyen yırtıcılar gibi bir pozisyondaydı.

"Selam... Charles..." Okuma kitabımı alıp yatağa yattım.

"Chuck." diye düzeltti beni. Kafamı sallayıp yapmacık bir şekilde gülümsedim. Beni yoksayıp telefonunu aldı biraz uğraştıktan sonra biriyle konuşuyor gibi görünüyordu.

Biraz dalmış olduğumdan Charles'ın dediği tek şeyi anlayabilmiştim.

"Evet, geldi." İtaatkar bir ses tonuyla söylemişti ve benden bahsetmiyordu değil mi? Pekala, paranoyak düşüncem için özür dilerim- ki benden bahsediyor olsa bile kimin umrunda sadece biraz aksiyon yaşarım o kadar.

Farkkettim de hayatı fazla dalgaya alıyordum. Ya da bu tür durumlara düşmeyi seven bir mazoşistim.

Aslında önemli değil her şekilde varım ya o bana yeter.

Birkaç kelime bile okumadan kitabı yan tarafımdaki sehpaya koydum ve yorganı üzerime çektim. 

Uyumak için gözlerimi kapadığımda kulağıma gelen korkutucu sesleri düşünmek için çok geçti.

Ve evet, unutmadan vahşi kanaryalar çok tatlı oluyorlardı. En azından bölünen rüyamda öylelerdi.


Love Birds // l.sWhere stories live. Discover now