11 (Aşk Kuşları)

331 39 21
                                    

Özür özür özür özür. Lütfen sonuna kadar okuyun, sıkılırsanız son sayfalara geçin öyle okuyun.

Evet başlayabilirsiniz.

Ya da

Louis ciddili bir şey olacak sandı herhalde.  Siz de, öyle sandınız.

Bilge Kanarya bana kimseye güvenme demişti.

Ciddi olmak konusunda, kimseye güvenme.

Ben bir an güvendim ve sonuç olarak, hiçbir düşünme yetisi olmayan, deli, kendine büyücü diyen birkaç çakma Fairy Tail karakteri ile başbaşa kaldım. Fazla gereksiz konuşmak gibi bir sorunları da vardı.

"Lanet olası çenenizi kapatın artık!" diye bağırdığımda John Zayn'le olan laf dalaşını sonlandırmış, arada gevezelik yapan kişiler korkuyla yerinden fırlamıştı. "Birazcık bile olsa durumun ciddiliğine ayak uydurur musunuz? Ah ben bir de o saçma davranışlarınızda mantık arıyordum. Değil mi John?" 

Harry'nin anlaşılmaz bakışlarıyla daha çok gaza geldiğimi söyleyebilirdim. Ama ne yazık ki, burada Natsu ben değildim.

"Bir film vardı. Baş karakterler çadırda toplanıp sadece konuşsalardı herkes mutlu olurdu. Kurgu rezaletti, son rezaletti ama sadece konuşsalardı belki de her şey daha iyi olabilirdi. Soruna odaklanmayınca, birbirleriyle savaştılar ve olan oldu! Öldüler! Ben burada, bize de aynısı olmasına izin veremem." dedim sahte bir hararetle. Bir filmden örnek vermek nereden çıktı hiçbir fiktim yoktu.

Gözüm Harry'nin normalde yakmış olması gereken kişilerden başlayarak her yeri taradı. Sütten kesilmiş kedi gibi herkes masum masum duruyordu. Bundan hoşlanmamış değildim. Ve bir dakika- Harry'nin yakmış olması gereken kişiler mi?

"Bunlar ölmemiş miydi Harry?" Harry'nin açılmış ağzıyla beraber John kahkahayı basmıştı.

"Montajdı o montaj. Harry'nin bunu yapabileceğini sanıyor muydun cidden?" Gülümsedim ve John'un grubunda sessizce sırıtan kişilere baktım. Sonra Harry'e.

"Hani Natsu'ydu bu çocuk. Vay anasını." Harry gözlerini devirince gülümsememi yüzümde daha çok yaydım. "Eee, o zaman asıl konuya-" Sözümü bitiremeden aniden kapı açıldı. Yeni şahıslar daha ekleniyordu sanırım, bu şaşırtıcı değildi. Çünkü isimleri geçen ama yanımızda olmayan birçok kişi vardı.

Sarışın, mavi gözlü tam olarak ilginç bir tipi olmayan bir kız yakasından tuttuğu ona benzeyen çocukla karşımızda dikiliyordu. Kızın bayağı sert göründüğünü söyleyebilirdim, baştan aşağı derilerle kaplıydı vücudu. Diğeriyse... O biraz pısırık duruyordu. Aklıma nedensizce Carrie ve Cullen gelmişti. 

"Ben Carrie." 

Demek bir nedeni varmış

Elindeki çocuğu bırakarak devam etti kendilerini tanıştırmaya "Bu da Cullen. Tabii birkaç kişi hariç bizi tanıyorsunuz."

Gözlerimi Carrie ve Cullen'dan çektim, Zayn çok şaşırmış gibiydi.

"Carrie-"

"Zayn." dedi Carrie gözlerini kısarak. "Benden özür mü dileyeceksin?" Bu sefer Zayn'de gözlerini kıstı. Özür konuları her zaman ilgimi çekerdi, ama gidişata bakılırsa öğrenemeyecektim.

"Yoo, aslında senin 'birazcık' ölmüş olduğunu sandığımı söylecektim." Konuşma giderek ilginleşirken, bunun nereye varacağını anlamıştım. Kim demişti bu saçma şeyi sahi?

"Kim dedi bu saçma şeyi?" Tek işi sırıtmak olan John ve grubu gülüp bana baktı. Halbuki bu soruyu ben daha önce sormuştum. John ve grubuyla başlayan bana bakma seremonisi Carrie'ye kadar devam etti.

Love Birds // l.sWhere stories live. Discover now