3 (Karga)

405 51 29
                                    

Ortamdaki gergin hava beni de germekten çok kahkahalarla gülme isteğimi dürtüyordu. Kafayı yediğim yoktu tabii. Komik bir durumdu bana göre. 

Trisha'ya baktım. Zayn cevap beklerken, kadın zor durumda gözüküyordu. İpleri elime almam lazımdı. Sonrasını başka bir zaman düşünürdüm.

Ben tam saçma sapan bir cümle kurmak üzereyken John da söze girdi.

"İsmi Louis bir süre ben de kalacak, beni yemeğe davet ettikleri için onu da getirme durumunda kaldım." dedi benim sevgili kuzenim, kendinden emin bir şekilde.

Buna ne gerek vardı şimdi! 

Zayn pek tatmin olmamış gibi görünüyordu. Oysa iki sorunun da cevabını almıştı. Ne bekliyor ki, "bundan sonra senin daimi arkadaşınım!" dememi falan mı?

"Öyleyse, benim ne alakam var?" diye sordu, sesi fazlasıyla sinirli çıkmıştı. Gerçi onun siniri Bay Malik'in siniri karşısında hiçbir şeydi. Evet, Bay Malik, şu an köpürme derecesinde.

"Saygısızlığın lüzmu yok! Otur oturduğun yerde ve misafirlerinle ilgilen." Bundan bahsediyorum işte. Adamın yüzü kıpkırmızı olmuştu resmen ama ne yapsın, Zayn hiç de etkilenmiş gibi gözükmüyordu.

"Bana emir veremezsin! Misafirlerinle iyi eğlenceler, baba." deyip evi terketti Zayn. Ne Bay Malik ne de Trisha engel olacak bir şey yapmıştı. Yüzünde bir hayal kırıklığı gördüğüme yemin edebilirdim.

Hayal kırıklığı... Belki bu bir ipucudur. Bunu düşünmek için daha fazla zamanım olabilirdi ama Bay Malik bir bombaya dönüşmüştü. Her an patlayabilir bir bombaydı bu ve burada kalmamın iyi sonuçlar doğuracağını sanmıyordum.

"Ben de peşinden gideyim o zaman." Masadan kalktım, daha ağzıma bir lokma koymadığım yemeğe uzun uzun üzgünce baktım. Artık başka bir zamana kalmıştı.

"Dikkat et." dedi Trisha, endişeli gözüküyordu. Elimle sorun yok işareti yaptım, Bay Malik ve John'a gülümsedikten sonra Zayn'nin peşinden evden çıktım.

Pekala, ben iyice boka batıyordum sanırım, beyin yıkama, kesinlikle. O kuşlara günlerini gösterecektim. Ben besledim günlerce sizi, ne yaptınız ama ihanet ettiniz... Değerimi bilmiyorlardı.

Hava soğuktu ve etraf zifiri karanlıktı. Yolun karşı tarafında ormanlık bir alan vardı. Filmlerdeki büyülü ormanlara benziyor desem fazla abartmış olmazdım umarım. Burası şehirden biraz uzakta bir yerdi, bu yüzden fazla ev yoktu. Hatta bu civardaki tek ev Malik ailesinin evi olabilirdi.

Issız, sessiz, büyülü şeyler ve karanlık ne güzel. Bir de Zayn vardı, belli mi olur ters teper de döver beni. Bu cılız halimle elimi bile kaldıramazdım.

Korkmuyordum, asla. Her ne kadar kuşlar tarafından manipüle edilsem de, başladığım işi bitirecektim.

Biraz dikkatli bakınca Zayn'nin siyah bir arabaya doğru ilerlediğini fark ettim. Yoldan sağıma soluma bakıp geçtikten sonra Zayn'e yetiştim.

"Hey." Sesimi duyunca bana doğru döndü. Aniden kaşları çatıldı, hesap sorar gibi bakmaya başladı.

"Ne istiyorsun?"

"Orası biraz fazla sıkıcıydı, seninle takılabilir miyim diye sormak istemiştim." Olabildiğince inandırıcı gözükmeye çalıştım.

"Ciddi misin sen? Başıma bir de sen eksiktin, kabul edeceğimi mi sanıyorsun?" Zayn tekrar bana arkasını dönmüş arabanın kapısını açıyordu.

"Belki." Yüzüme yamuk bir gülümseme yerleştirdim.

"O zaman atla."

Bunu beklemiyordum. Hani her şey olabilir, kovar, döver, kalp kırar ama "o zaman atla" neyin nesi? Yok bir planı var bence bu çocuğun ya da sarhoştur falan. Dünya tersine dönmeye başlamadı hoş!

Love Birds // l.sWhere stories live. Discover now