Parazit Yıldızı

68 11 11
                                    

Merhaba arkadaşlar. Bu bölüm içime sinmedi ama olsun. Kısa ama sık bölümler yayınlıyorum. Okuyan herkese teşekkürler... Yorum ve votelerinizi bekliyorum...

''Sevgili rüzgar gülü;

Umudunu yitirmen ve yılman beni çok üzdü. Hani ilk saçların çıktığında ben görecektim? Hani aldığımız karavan ile Türkiye turu yapacaktık? Nerede bana parazit yıldızlarını farklı olduğu için seviyorum diyen kız? Hastalık bedenini kirletse bile ruhun hala seninle. Hastalık seni 'hasta' yapmaz bana göre, hastalık senin umudunu ölçer. 'Ne kadar gülümsersen, o kadar yok edersin.' Senin savaşmanı, güçlü durmanı veya yılmama nı isteyemem. Ama sana bir şey söyleye bilirim; Saçlarının olmaması senin farkın! Olman gereken den de zayıf olmanda. Küçük çocuklar senden değil hastalıktan korkuyor. Belki de tedavi sürenin uzamasının nedeni, zamanı gelmemesidir. Neden etki etmemek yerine, olandan yavaş etkiliyor? Bu soru kafamda 'acaba tedavinin bitmesinin sonucunda bir şeyler olacak ve olması gereken şeyin daha zamanı mı var?' sorusunu doğuruyor. Sen bir rüzgar gülüsün. Rüzgar ne yöne eserse o yöne dönersin ama sonuç olarak dönersin değil mi? Rüzgarın hızlı veya yavaş esmesi dönmene engel değil. Rüyan hakkında ise birkaç düşüncem var. Biliyorsun rüya yorumlarına inanırım. Ama bu rüya açıkça bize mesaj vermiş. Olacakları kimse değiştiremez ama onlara yön verebilir. Rüzgar gülü; içimde tanımlayamadığım şeyler var ve bu şeyler iç güdüleri mi harekete geçiriyor. Bu arada büroya döndüm! Beklediğimden daha iyi karşılandım. Fakat aklıma takılan bir şey var, bir dava. Neden bu kadar taktığımı bilmiyorum bile. Sıradan ve olağan bir hisse davası. İlk görüşmede müvekklim geç kaldı ve buluşma iptal edildi. Bilmiyorum rüzgar gülü... Kendi içimde cevaplamam gereken sorular var. Yakın zamanda görüşmek üzere, seni seviyorum...''

İşte oldu. Şimdi düşünmem ve yapmam gereken şey, kafama takılan davanın nedenini aramak ve bunun sonucunda Mirza bey ile görüşmek. İlk iş olarak Meral' i aradım. Mirza bey' in numarasını aldım ve telefona kayıt ettim. Çalıyor..çalıyor...çalıyor ve açıldı. ''Alo?'' kulağıma gelen kalın, tok sese hızlıca cevap verdim. ''Alo Mirza bey. Ben Ahu, avukat olan. Bu gün büroya biraz geç gidecektim ve bende o arada ertelenmiş buluşmayı yapmalıyız diyorum. Acaba sizin için de uygun mu?''. ''Saat on bir zaten. Acaba öğlen yemeğine olabilir mi? Biraz yoğunum.'' konuşma bu şekilde devam etti, en sonunda öğlen yemeğinde buluşulma kararı onaylandı. Heyecanlıydım. Derin bir nefes aldım ve daha sonra Kenan ağabeyi aradım, geç kaldığımı söylemek için. Kenan ağabey her zamanki gibi nedenini bile söylememe gerek kalmadan kabul etti. Ben de eve getirdiğim birkaç dosyayı incelemeye koyuldum. Yaklaşık yarım saat sonra hazırlandım ve evden çıktım. Bu seferki buluşma yerimizi ben seçmiştim. En sevdiğim ve sıkça geldiğim, deniz kıyısında hoş bir mekan. Yavaşça kapıdan içeri süzüldüm. Gözlerim Mirza bey'i aradı. Denize yakın masalardan birine oturmuş, denizi seyir ediyordu. Masaya doğru attığım bir kaç adımdan sonra beni fark etti ve ayağa kalktı. El sıkıştık ''Hoş geldiniz.''. ''Hoş buldum ama sanırım biraz erken geldiniz? Saat şu an tam olarak on iki bile değil.'' güldü. ''Evet geçen seferki kabalığımı telafi etmem gerektiğini düşündüm.'' gülümsedim ve tam karşısına oturdum. Dava hakkında aklıma takılan soruları sordum, o da beklentilerini anlattı ve tabi bu arada yemeklerimizi söyledik. Her şey olması gerektiği gibi ilerledi. Tabi o soruyu sorana kadar. ''Ahu hanım, başınız sağ olsun. Sanırım annenizden başka yakınınız yok?'' ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Yo Hayır bir babam var ama baba demekte bile zorlanıyorum, benim yerime üvey kızını tercih etti mi? Beni bu soruyu yanıtlamaktan, gelen siparişlerimiz kurtardı. Buluşmada başka can alıcı soru sorulmadı, olması gerektiği gibi seyir etti...

Yaşanmışlıklar DefteriWhere stories live. Discover now