31

1.7K 185 122
                                    

Yarın okul var, moral amaçlı yb

Louis'yi uyku tutmamıştı. Zaten Harry boyun girintisinde yatarken uyuyabilmesi mümkün değildi. Ona kötü davranıyordu. Ama en sonunda yine onunlaydı. Nasıl bu kadar bağışlayıcı olabiliyor, diye düşünmeden edemedi.

Harry, ona dün gece neler söylemişti öyle? Mest olmuştu resmen. Kendisine ilgi mi duyuyor, yoksa o da onu seviyordu?
Aptallaşma Louis, diye kızdı kendine. Kesinlikle ilgi duyuyordu. Belki gece o söylediklerini Elijah'a sölüyordu rüyasında. Bilemiyordu. Belki de yazdığından bahsettiği o aptal kitaptan bir repliktir.

Harry, Louis'ye aşık olsa bile bu ilişki olmazdı. Louis ona zarar vermekten korkuyordu. Neden veya nasıl bilmiyordu. Ama en büyük sezisi ona zarar vereceğiydi. Dudaklarına hemen şimdi yapışıp onunla sevişmemesinin tek nedeni onunda karşılık vereceğini düşünmesiydi.

Onun hem karşılık vermemesinden, hem de vermesinden korkuyordu. Kendi acınası haline buruk bir şekilde gülümsedi. Harry'nin kokusunu derin derin çekti içine. "Seni seviyorum Harreh." diye fısıldadı ve saçlarını okşamaya başladı.

Harry gece yine bir kabus görmüştü ve bu nedenle Louis onu yine boyun girintisine yatırmıştı. Bu onu uyandırmamıştı. Ama titremesi kesilmişti ve Louis'nin tenine değen dudaklarından anlaşıldığı kadarıyla gülümsüyordu. Hala bu pozisyonda yatarken Mike içeri girdi.

"Dostum?"

"Hey sessiz ol, uyuyor." diyip eliyle Harry'i gösterdi.

"Pekâlâ. Sadece sana vaktin geldiğini bildirecektim."

"Tamam geliyorum. Sen çıkabilirsin."

Mike çıktığında Harry'nin başını hafifçe kaldırdı. Uykusu ağır galiba, diye düşündü. Çünkü başka biri olsa kesinlikle uyanırdı. Harry'i yatağa bıraktı ve çevirdi. Yüz üstü uyumasını istemezdi.

Harry'nin suratında aptal bir gülümseme vardı ama anında yok olmuştu.

Louis onun bu haline gülmeden edemedi. Alnına minik bir buse kondurdu ve arkadaşının peşine, dışarıya çıktı.

*****

Harry gözlerini yavaş yavaş açtığında nerede olduğunu idrak edemedi. Mike'ın evi? Mike'ın evi. Louis? O, yoktu. Hızla ayağa kalktı. Kapıya yöneldi ve bir hışımla kapıyı açtı. Etrafta kimse yoktu. Bir uğultu vardı, ama nereden geldiği anlaşılmıyordu.

Yüzünü elleri arasına aldı. Louis onu terk mi etmişti yoksa? Aklına gelen düşünceyle hıçkırıklarını serbest bıraktı.

"Hey dostum neyin var böyle? Romeo'sunu kaybetmiş Juliet gibi ağlıyorsun."

"Louis'mi kaybettim." Mike anlamsızca Harry'e baktığında düzeltti. "Louis'yi kaybettim."

Mike birden sırıtmaya başladı. "Louis'nin işi var şu an, geri gelecek."

"Ne işi?"

"Louis'nin babası pek para yollamaz. Louis burada nasıl okudu sanıyorsun?"

"Nerede şu an?"

"Beni takip et güzellik."

Mike'ın peşinde paytak paytak yürüdü. Evin arkasına doğru gidiyordu. Duyduğu uğultu daha da güçlendi. Evin arka kısmında anlam veremediği bir kapı vardı. Kapıyı açtığında hiç ışığı olmayan bir odaya gelmişlerdi. Mike bir yere uzanmıştı. Bir çıt sesi duyuldu ve ışık açıldı. Mike yukarıdaki ampulun yanından aşağıya sallanan ipin sallanışını izledi.

Our Love Should Wait (Larry)Where stories live. Discover now