36

1.7K 156 58
                                    

Yazdığım maçta ki takımların bunların yaşadığı yılda ki futbolcularını, golü atanlarını falan bulamadım. Yani çok araştırdım ama fotoğraf bile bulamadım. Multideki fotoğraf Liverpool'un hangi yıldan karesi bilemiyorum ama "Liverpool *hikayenin yılı*" yazınca bir tek bu fotoğraf falan çıktı. Eğer o maçla ilgili detaylı bilgi toplayabilseydim, emin olun ayrıntılı yazardım

Bu bölüm bir gün içerisinde hikayemi okuyup bitiren ve bin tane yorum atan sevgili okurum dictionlarry ye gelsin<31 çok tşk yavrum

    02.01.19** (Bana ne amk söylemeyeceğim hangi yıl olduğunu)

     Louis heyecandan terlemeye başlamıştı. Nedense fanatiği olduğu takım olan Liverpool'un maçı için, Liverpool'a gelmiş olması değildi onu heyecanlandıran; Bu süre zarfında Harry ile birlikte oluşu ve şu an maçın başlamasını beklerken Harry'nin elini tutuyor olşuydu. Bu onu heyecanlandıran tek şeydi, kesinlikle.

     Önce sahaya Liverpool çıktı. Ev sahibi takımdı. Ardından Middlesbrough...

     Louis bu maçın çok zorlu olacağını biliyordu. Çünkü Middlesbrough gerçekten güçlü bir takımdı. Harry'nin elini daha da sıktı ve Tanrı'sına dua etti. Londra'dan sırf bu maç için gelmişti. Kaybederlerse büyük bir hüsrana uğrardı.

     Maç başladığında arada Harry'e bakıyordu. Maç Harry'nin umrunda değildi. Tek yaptığı şey Louis'yi izlemekti.

     Liverpool, Middlesbroug'un ceza sahasındayken Louis bağırmaya başladı. Ve onunla birlikte tüm tribün tezahürata başladı. Bir futbolcu şut attı ama top auta gitti. "Siktir!"

     Harry kahkaha atmaya başladı.

     Louis sinirliydi. O an ki sinirle Harry'e baktı. "Ne?" Yarı bağırmıştı.

     "Bu kadar fanatik olduğunu bilmiyordum." Harry'nin kahkahası azalmak yerine daha da çoğalmıştı.

     "Sadece bir maç için Londra'dan Liverpool'a birlikte geldiğin adamın bu kadar fanatik olacağını şimdiye kadar fark etmen lazımdı?" Soru sorar gibi söylediği cümle Harry'nin daha da gülmesine sebep olmuştu.

     Louis tek kaşını kaldırdı. Neyin kafasını yaşıyordu bu Kıvırcık?

     "Tamam, pekala. Susuyorum," Harry dudaklarını dişledi. Birkaç saniye bekledi ve tekrardan kahkaha attı. Kendini dizginlemek için durdu ve ciddi bir ifadeye bürünmeye çalıştı. Louis'nin kızgın surat ifadesi birden yumuşadı. Bu güzel insanın karşısında en fazla bu kadar kızgın kalabilirdi. Harry ile birlikte gülmeye başladı.

     "Kapayın çenenizi, sizi ibneler!"

     Louis hızla maça geldiklerinden beri kendilerine olan bakışlarıyla yok sayamayacağı kadar nefretini bariz bir şekilde belli eden adama döndü. Bu anı bekliyormuşçasına gülümsedi ve orta yaşlarındaki sarışın adamın yüzüne yumruğunu geçirdi.

     "Kimse-" Bir yumruk, "benim-" bir yumruk daha, "sevgilime-" bir tane daha, "ibne diyemez!" son bir yumruktan sonra adamı bıraktı. Kimse yardım etmemişti. Louis bir an ona acıyacağını sanmıştı, fakat bu düşünce aniden silindi beyninden. O adam, Harry'e hakaret etmişti.

     Harry'nin sesi duyuldu arkadan. "Sen bana diyordun ama."

*****

     Harry'nin bu hayatta kesin olarak bildiği bir şey varsa, o da Louis'ye aşık olduğuydu. Ama bu şu an ki hallerine gelmeden önceki yaşadıklarını, kalp kırıklarını, umutlarının teker teker tükenmesini yok sayamazdı. Elbette bir süreliğine unuttururdu. Çünkü Louis yanındaydı. Ama sevdiği adama olan kırgın yanı, onunla sevgili olmadan önce ağladığı günlere ihanet ediyormuş gibi hissetmesini sağlamaya başlamıştı.

     Louis ona sayısız kere hakaret etmişti, dalga geçmişti. Sonra ona onu sevdiğini söylemişti. Ve Harry tüm akıp giden gözyaşlarını unutmuştu. Bu, onlara ihanet ediyormuş hissini doruklarında yaşatırken bir yandan da Louis'ye bakıyordu. Öyle mükemmeldi ki... Bir an için nefes almadığını fark etti.

     Harry ne diyeceğini bilemedi. Hoş bu durumda diyebilecek bir şeyi de yoktu. Bu durumdan kastı elbette ki Louis'nin ona olan derin bakışları ve onun bu bakışlar altında tutuşması.

     Louis bir şey demeden yerine oturdu, Harry'de aynı şekilde.

     Maçın bitmesine az bir süre kala Louis yerinden kalktı. Harry anlamsızca ona bakmaya başladı. "Hadi gidelim." dedi başını ona çevirmeden. Harry korkunç derecede iliklerine kadar hissetmişti sesinde ki soğukluğu.

     Bir şey demek istedi, ama diyemedi. İtaat etti.

     Staddan çıktıklarında sordu. "Neden çıktık?" Cevabını zerre merak etmiyordu, neden ona soğuk davrandığıyla ilgili bir soruyla kıyas edilince.

     "Zaten sonuç belliydi. Kaybettik." Çıktıklarında son 2 dakika kalmıştı ve 3-0 mağlup ediliyorlardı. 2 dakika içerisinde 4 gol atıp rakip takımı geçmek imkansızdı.

     "Anladım."

     Liverpool'un renkli sokaklarında yürürken hiç konuşmamışlardı. Bir süre sonra yağmur başlamıştı.

     "Neden önceden yaptığım hataları yüzüme vurdun?" Louis'nin sesinde ki soğukluk gitmişti ama hala görünmez bir mesafe vardı.

     "Louis," Derin bir nefes aldı. Bunları ilk defa dile getirecekti. Uygun sözcükleri arıyordu. "Çok acı çektim. Hafife alınmayacak kadar çok. Bilemiyorum, sanki o zamanlara ihanet ediyormuşum gibi. Bana ettiğin o kadar hakaretten sonra nasıl seni affettim? Senin yanındayken bunu unutuyorum. Ama yalnız kalınca bu düşünceler beynimi yiyip bitiriyor."

     "Harold ben çok özür dilerim." Louis durmuştu. Sesinde ki mesafe de kaybolmuştu. Sanki küçük haylaz bir çocuktu ve annesi onu en sevdiği oyuncağını almakla tehdit ediyordu. Başı yere eğikken mırıldandı. "Hepsi benim hatam. Sana aşık olmamalıydım. Bana aşık olmamalıydın."

     "Hayır. Seni sevmek mükemmel bir his. Ama çektiğim acı berbattı."

     "Ben de çok acı çektim Harold. Sana karşı koymak kadar zor bir şey yok, bunu biliyor muydun?"

     Harry daha fazla dayanamadı. Louis'yi böyle üzgün görmeye alışkın değildi. Kollarını sonuna kadar açtı ve Louis'ye sarıldı. Louis'de küçük fakat kararlı kollarla sarılıyordu Harry'ye.

     Onlar bilmiyordu ama aşkları fırtınaya bile ilham veriyordu ve yağmur damlaları sert ve düz bir biçimde yeryüzüne inerken birden dans etmeye başlıyordu.

Bir daha ki bölümde smut gelebilir inş

Our Love Should Wait (Larry)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin