22- Tek Zarar

14.7K 858 140
                                    

Kerem'i arkamda bırakıp gitmiştim o gece evime. Mutlu olmam gerekirdi bir yandan,çünkü onu ilk defa üzebildiğimi hissettim. Ne ara bu kadar kötü biri oldum ben,onu da bilmiyorum. Ne zamandan beri insanları mutsuz etmeyi,üzmeyi kendime görev edindim? Sanırım kırıklarla doluncaya kadardı sevecen Zeynep Gencel,şimdi kimseye eyvallahım yok. Acı çekilmeliyse dünyada,hüzünler yaşanmalıysa en kralından buna başkaları da dahil olsun,neden evren cömertliğini yalnızca benden yana kullansın ki?

Bir hafta içerisinde eşyaları satın aldım,paralarını da dün Serkan'dan aldığım borç sayesinde ödedim. Şimdiye kadar umursamadığım Serkan'ın bile yardımına muhtacım bu günlerde,Allah'ın sopası yok durumu galiba bu oluyor.

Mobilyacı eşyaları iki gün sonra gönderecek benim isteğim üzerine,bende yarın gidip güzelce temizlik yaparım diye düşünüyorum. Yeniden bir hayat kuruyorum,eskisi gibi dertler,kederler olmayacak burnumun dibinde. Koltuğumda rahatlıkla oturup yemeğimi yiyebileceğim,korkmadan,kapımı kilitlemeden uyuyabileceğim. Bu vurdumduymazlık olarak algılanabiliyor aslında,kimseyi umursamıyormuşum gibi davranıyorum ama içimde hala sızlayan bir şeyler var. Abim zaten beni Kerem'e yolladığı gün ölmüştü bende ama babam öyle değil. Sanki bir şeyler varmış da,o şeyler geçtiğinde bende açtığı tüm yaraları saracakmış gibiydi bu zamana kadar. Bir kez sarılsa bile yeterdi zaten bana,bir kez babamın güvenini hissetmeyi,kendimi onun yanında güvende hissetmeyi çok isterdim,o geceye kadar... Beni evden atması hadi yine bir nebze,sinirlendi diyelim,abimin gazına geldi diyelim ama insan bir kez olsun aramaz mı? Ölsem annem gibi kuytu köşe bir yere gömülürüm de ruhları bile duymaz. O kadar da değersiz değilim ki.

"Çayını içsene Zeynep,daldın yine." diyen Serkan'ın sesiyle dağılırken düşüncelerim "Doydum zaten,şirkete gideceğim." dedim gülümseyip.

"Bende Özata'ya gideceğim,cv'mi bırakmıştım,bugün gelmem için aradılar."

"Çok sevindim senin adına,yeni işin hayırlı olsun mu diyeyim?"

"Sen şanslı geldin diyelim."

"O zaman sen geç kalmadan git,bende buraları toparlayıp çıkarım."

"Boşver gelince hallederiz."

"Kokar Serkan." deyip gözlerimi devirdim ona,o da sırıtarak kalkıp ceketini aldı,sonra da kısa bir vedalaşma gerçekleştirdik,gitti. Bende ortalığı toparlayıp şirkete geçtim.

Bir haftadır tamamlamaya çalıştığım projem üzerinde yoğunlaşırken telefonumu aldım elime direkt. Dün gece sabaha kadar yazıştık sarışınımla,tabiri caizse geyik yaptık diyelim. Onunla ilgili her geçen gün daha farklı şeyler öğreniyorum. Şimdiye kadar bildiklerimi toparlamak gerekirse kardeşi yokmuş,hayvanları seviyormuş,köpeği varmış,resim çizmeyi seviyormuş ve buluştuğumuzda beni görünce benim de resmimi çizeceğinin sözünü verdi.

"Eğer bir cafen varsa kahvaltıya geleceğim,günaydın köstebek." yazmış.

"Kahvaltıya gelmen için bir cafemin olmasına gerek yok,sana kahvaltı ısmarlayabilirim,günaydın :) " yazıp telefonu masanın üzerine geri bıraktım. İş hayatına atılan,idealleri olan bir kadının kendini elindeki telefona kaptırıp dış dünyadan kopması çok kötü değil mi? Önümdeki projeyi bitirip gerekli yere teslim ettikten sonra masamda duran evrakları imzalarken aklıma Kerem geldi,ona mı benzeyeceğim acaba bende? Yok ya,ben o kadar ciddi biri olamam. Hem hayatımda samimiyetiyle beni kendine aşık eden bir adam varken bu imkansız zaten.

Havanın karardığını fark edip,ben projeyle uğraşırken sekreterin masama bıraktığı kahveye baktığımda soğukluğunu umursamadan içmeye başladım,camdan dışarıyı, yolun sakinliğini izlerken de telefonum çalmaya başladı. Yabancı bir numara arıyordu. Tereddütte kalsam da açıp konuşmasını beklerken "Yavrum rahatsız etmiyorum değil mi?" diyen kadının Kerem'in annesi olduğumu anlarken bir gülümseme belirdi yüzümde.

KALBİMDEKİ ÇİZGİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin