Giriş "Die"

6.2K 77 10
                                    


Hikayeyi bikaç ay sonra yayımdan kaldıracağım. Çünkü bunu dört sene önce çocuk aklımla yazmıştım ve yazış tarzım çok hoşuma gitmedi. Bunu kaldırıp kurgu ve konuyu genişletip geliştirerek "Kraliyet" adı altında yeni bir şekilde yayımlamayı istiyorum. İki veya üç kitaba bölmeyi düşünüyorum umarım çoğu kişi okur. Birkaç ay sonra çünkü mezuna kaldım bu sene iyi çalışmam gerek. Taslağımda yazmaya başladım. Yazdığım bölümler onu geçince yayımlamaya başlayacağım. Ve hayran hikayesi olmayacak. O yüzden şimdilik çocukluk hikayemle idare edin teşekkürler!!!


Gök kuvvetli bir şekilde gürlüyordu. Yağmur şehirdeki insanlara inat deli gibi yağıyordu. İnsanlar bir o tarafa bir bu tarafa koşup duruyorlardı. Birçok insanın evlerine yıldırımlar yağıyordu adeta. İnsanların kaçtığı yağmur değildi. İnsanlar onlardan kaçıyordu. Kraliçenin tek düşmanı kalbi kötülükle dolu büyücüden. Rosemary'den. O ve siyah ruhları yaklaştıkça hava daha da kararıyor yağmur daha da artıyordu. Genç adam çığlık attı.

"Geliyorlar! Kaçın !" Ama hiç kimse kaçamazdı. Çünkü artık o gelmişti. İnsanları kölesi yapıyordu veya öldürüyordu. Ruhlardan da kaçamazlardı. Rosemary yavaşça yere indi ve gülümseyerek acı çeken insanları izlemeye başladı. Bir kadın elinde bebeğiyle köşede saklanmış hıçkırarak ağlıyordu. Rosemary hızla kadının yanına gitti ve ona gülümseyerek bakmaya başladı.

"Git buradan cadı ne istiyorsun bizden!" diye bağırdı kadın. Rosemary zevkle dilini dudağının üzerinde gezdirdi ve kadına cevap verdi.

"İltifatınız için size minnettarım zavallı şey. İstediğim şeye gelince... Tüm dünyayı yönetmek yani kraliçeniz olmak." Dedi kadına.

"Kraliçemiz asla olamayacaksın. Kraliçe Elizabeth sizi yok edecek onun gücü senin gücünün iki katı! Hatta daha fazlası!" diye bağırdı. Elindeki bebek ağlamaya başlayınca Rosemary bebeğe odaklandı.

"Kapa çeneni ucube! Hepiniz öleceksiniz!" dedi ve kadının elindeki bebeğe uzun tırnaklarını geçirdi. Kadın "Lütfen yapma!!!" diye bağırsa da çok geçti. Bebeğin ruhu artık onlara katılmıştı ama bebek bir ruh olarak değil yetişkin bir ruh olarak. "Şimdi de senin sıran." Kadını tek eliyle boğazladı ve havaya kaldırdı. Hayır kadını yanına almayacaktı onu öldürecekti. Kadın çırpınıyordu. Kendisi de kurtulamayacağını bildiği halde çırpınıyordu. Kadın öldüğünde Rosemary onu çöp gibi fırlatmıştı. Yavaş yavaş saraya doğru ilerliyorlardı.

Sarayda ise herkes gelecek saldırıya hazırlanıyordu. Kraliçe Elizabeth odasına bebeğiyle son vakitlerini geçiriyordu. Çünkü onun büyüyüp kadın olacağı zamanı asla göremeyecekti. Sadece ruh olarak bunu yapabilirdi ama asla sarılıp koklayamayacaktı küçük bebeğini. Kraliçe hayatındaki ilk gözyaşını döktü.

"Isabella..." diye fısıldadı ve minik alnına küçük bir öpücük kondurdu. Isabella annesi gibi ağlamıyordu o gülerek annesinin yüzüne dokunuyordu. Küçük bebeğin hiçbir şeyden haberi yoktu. Olamazdı da. Gözleri annesinin ki gibi masmaviydi Isabella'nın. Elizabeth içinde gücünü topluyordu. Rosemary'i ve ruhlarını yok etmek için. Bebeğinin kulağına sihirli sözcükler fısıldamaya başladı.

"...with Isabella..." diye sözlerini tamamlandığı sırada içeri sadık hizmetkârı Calanthe girdi. Önüne ilerledi ve hafifçe eğilip ellerini birleştirdi.

"Kraliçem beni emretmişsiniz." Dedi Calanthe. Kadın kraliçeye mutlu gözükmek istiyordu ama yapamıyordu. Mutlu olabilecek durumda değildi çünkü. Gözleri yaşlarla doluydu. "Otur Calanthe." Kıza yavaşça yatağa oturdu. Kraliçe ağlıyordu ve Calanthe'nin gözyaşları da kraliçeye eşlik ediyordu. Elizabeth nazikçe küçük Isabella'sını kadının kucağına koydu.

The RoyalWhere stories live. Discover now