15.Bölüm "Piano"

786 32 0
                                    

“Bir balo düzenlemeliyiz.”

“Sebepsiz yere mi?”

“Hayır.” Dedi Harry bunun üzerine gülümseyerek. Isabella merakla tek kaşını kaldırdı.

“Kraliçe olmanın şerefine.” Dedi Sebastian Harry’nin konuşmasına izin vermeden.

“Daha önemli bir şey için sanmıştım.”

“Bundan daha önemli ne olabilir?” diye sordu Harry merakla.

“Bir doğum günü.”

“Doğum günü mü?”

“Sevdiğim insanların doğum günü.” Dedi kendini Harry’ye bakmamaya zorlayarak. Harry zorla gülümserken Sebastian içten gülümsüyordu.

“İki gün sonra sizce uygun mudur kraliçem?” diye sordu Harry ciddi bir şekilde.

“Evet.” Dedi yine gözlerine bakmadan. Harry önünde eğilip hızla odayı terk etti. Sebastian Isabella’nın yanına geldi ve elini tutup dudaklarına götürdü.

“Neden prenses tacını taktın sevgilim?” Isabella omuz silkinmekle yetindi.

( aşağıdaki videoyla okuyun biterse yeniden başlatın bütün hikayeyi bununla okumayın ama konuşma kısmında kesin :D :D :D )

Tacını başından çıkardı ve yavaşça soyunmaya başladı. Bir duş düşüncelerini dağıtmasına yardımcı olurdu. Ilık bir duş aldıktan sonra geçen yıl pazardan aldığı toz mavi elbiseyi giydi ve Harry’nin ona aldığı mücevherleri taktı. Şurubundan bir yudum aldıktan sonra tacını takmadan yavaşça odadan çıktı. Gözlerine hücum eden gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Piyano odasına girdi. Kocaman odada sadece büyük beyaz bir piyano vardı. Yavaşça oturdu ve parmaklarını piyanonun üzerinde hafifçe gezdirdikten sonra çalmaya başladı. Bir yıl içinde başına o kadar çok olay gelmişti ki… Bunların en güzeli âşık olmasıydı. Ama en acı vereni de oydu. Pazardan dönmek üzereyken aşkıyla çarpışmıştı. Sonra ona köylü kızı demiş ve affetmesi için ona mücevher almıştı. Yavaşça gülümsedi. Gözyaşlarını da serbest bırakmıştı. Harry’yle ilk öpüşmesi aklına geldi. Şehvetliydi. İstemeden dudaklarını ısırdı. Prenses olduğunu öğrendiğinde nasıl şaşırdığını ve Calanthe’ye olan düşmanlığı gözünün önüne geldiğinde utandı. Ona çok kötü davranmıştı. Winona’nın ona yaptıklarına sıra geldiğinde yavaşça hıçkırmıştı. Çünkü Harry onunla beraber olmuştu. Isabella bunun üzerine ona deli gibi âşık olan adamı bulmuştu ondan kaçarken. Sebastian onu mutlu etmek, kendine âşık etmek istiyordu. İşe yaramıyordu. Onun kalbi başkasınındı. Ama o başkasının bundan haberi bile yoktu. Geri döndüğünde balo düzenlenmişti doğum günü için. Ve Harry’ye ne kadar kötü davrandığını hatırladı. Harry’nin sebebini anlamadığı kızgınlığını… Onu o lanet zindandan kurtardığı geceden sonra affetmişti. Ama sadece bir daha başka bir kadınla beraber olmayacağı şartıyla. Söz vermişti Bella’ya. Ama sözün bununla ilgili olduğunun bile haberi yoktu Harry’nin. Kraliçe olduğu zamana geldiğinde aklına Sebastian’ın ve Harry’nin sebepsiz düşmanlığı geldi. Sonra Harry’yle deniz kenarında uyuya kaldığını. O bunları düşündükçe gözyaşları da teker teker yanaklarından süzülüyordu. Harry’yi vurduğu zaman geldi aklına hızla. Kalbi öylesine acıdı ki… Hıçkırıkları sertleşmişti. Eğer ona kolyesini vermeseydi ölecekti Harry. Harry ona benden nefret ediyorsun demeseydi ölmüş olabilirdi. Tanrıya binlerce kez şükretti. Sebastian’ı sevmemesi onu üzüyordu. Çünkü ona acı çektirmek hiç istemiyordu. Sebastian’ın bir suçu yoktu ki… Son notaları da çaldıktan sonra yavaşça ellerini piyanonun üzerinden çekti ve siyaha yakın olan kopkoyu lacivert gözlerini açtı. Hala gözyaşları akıyordu. Sonra gözleri onu hayranlıkla izleyen Harry’yle buluştu. Hızla gözyaşlarını kuruladı ve boğazını temizledi.

The RoyalDonde viven las historias. Descúbrelo ahora